medyauzmani.com
Yazılı ve sözlü anlatım arasındaki farklar | YerelHaberler – Yerel Haberler

Yazılı ve sözlü anlatım arasındaki farklar | YerelHaberler

Sözlü veya yazılı iletişimin kendine göre kolaylıkları ve zorlukları vardır. İletişimin sözlü ya da yazılı olmasına göre dil yapıları farklılık gösterir. Ve her iki ifade biçiminin tarzı (biçimi) farklı olacaktır. Bu anlamlı değişiklikler, aynı türden bildirimlerde bile görülebilir. Örneğin bilimsel bir konferansa gönderilen bildiriler, aynı çalışmanın günlük çalışma koşullarında, laboratuvarlarda (deneylerde) yaptığıyla aynı değildir.

Tüm dilsel etkinliklerin özelliklerinin bütün ve içerik açısından bilinmesi koşuluyla uygundur. Bu durum hem konuşma dili hem de yazı dili için farklıdır. Bir dergideki bilimsel bir konuyu uzmanlarına incelemek, aynı konuyu bir öğrenciye anlatmak ya da bir gazete köşesinde çok sayıda okuyucuya anlatmak farklı anlatım biçimlerinin benimsenmesini gerektirir.

Yazılı ve sözlü dil, doğaçlama konuşma ve metin okumada bile farklılık gösterir. Çünkü yazı dili ile konuşma dilinin üslubu birbirinden farklıdır. Dil düzeyleri, resmi olmayan dil, gündelik dil, yönetim dili, ölçülü dil, seçilmiş dil, edebi dil, bilim dili, halk dili gibi çeşitli kullanımları içerir… kelime bilgisi.

Yazılı ve sözlü anlatım biçimleri arasında bazı dilsel farklılıklar vardır. Bu farklılıklar aşağıdaki yönlerden ele alınabilir:

1- Kod: Sözlü anlatım, sözlü iletişim için kodu kullanır ve sözlü anlatım, insanın kulağa söylediklerinin iletişim aracıdır. Yazılı anlatım grafik iletişim sembolünü kullanır. Grafik anlatımla yazılmış ve okunmaya uygun bir iletişim türüdür.

2 – Dil kullanımındaki farklılıklar: Konuşma dilinin tüm rahatlıkları yazı dilinde bulunmaz. Sözlü dil çok yakın bir yapıya sahiptir. Kullanılan kelime sayısı bakımından çok zengin değildir. Gönderici ile alıcı arasındaki ilişkiyi sağlayan sözcükler konuşmada sıklıkla kullanılır.

Eksik ya da bozuk cümleler ya da gereksiz tekrarlar, ana konudan sapma, gösterişli yapılar (sesli cümleler) ve zayıf sınıf ifadeleri, sözlü anlatımın geçerli tanımlarıdır. Bağışçı metnini doğaçlama bir şekilde oluşturur. dediği cümleyi düzeltme imkanı olmayan; Ancak aynı cümleyi başka bir formda tekrarlayarak düzeltilebilir. Cümle başlatma sırasında, bir cümleyi yarıda bırakmak ve yeni bir cümle oluşturmak olarak tanımlanan caymaca adı verilen ifadeler de sözlü dil ile ilişkilendirilir.

“Tekrar” konuşma dilinde daha belirgindir. Mesajı iletmek için farklı cümlelerde aynı anlam aktarılır. Burada eş anlamlı cümlelerden bahsedebiliriz. Eşanlamlı cümlelerin sentaks biçimleri farklılık gösterse de anlam bakımından bir kimlikleri vardır. Yani sözlü anlatımda cümle içerisinde gereksiz kelimeler sıklıkla kullanılabilir.

Konuşmacı, dinleyicinin birçok şeyi aktardığını, konuşmayı izlediğini, duyduğu ifadeleri doğru yorumladığını ve kısacası dinleyicinin iletişim yeteneğine güvendiğini varsaydığından, yanlış başlangıçlar, dilbilgisinden sapmalar, sözcük atlamalar gibi sözlü dil hataları, ve diğer konulara kısmen geçiyoruz Konuşmadan, konuşmayı yarıda keselim… Bazı eksiklikler olacak.

Yazı dilinin bazı kolaylıkları konuşma dilinde mevcut değildir. Yazılı anlatımda dilin kullanımları daha ayrıntılıdır. Yazılı anlatım oldukça gelişmiş bir yapıya sahiptir. Özellikle yazılı anlatımda çoğunlukla yazılı anlatım kurallarına uyulduğu söylenebilir. Yazılı anlatımda karmaşık cümle yapıları, noktalama işaretleri kullanımı, ayrıntıların sırası, isim grubu yerine sıfat ve isim kullanımı daha yaygındır. Yazılı anlatım zengin bir söz varlığına sahiptir.

Metin oluşturulurken eş anlamlı, kullanım sıklığı düşük kelimeler dikkate alınmıştır. Konuyu düzgün bir şekilde sunmak için uygun kelime dağarcığı kullanılır. Edebi anlatımlarda kullanılan dil, konuşma dili gibi, yazım ve dilbilgisi kurallarına uyup uymadığına bağlı olarak kullanıcıya bağlı bir anlatım biçimidir. Çünkü yazılı anlatımda sözlü anlatımdan farklı olarak bilinçli bir sapma söz konusudur. Başka bir deyişle, yazarın imla ve üslup üzerinde yetkisi vardır.

Yazılı anlatımda yazarın metnini yazmak için yeterli zamanı vardır. Toplama ve çıkarma işlemlerini düzeltebilir. Hatta iade edebilirsiniz. Bunu düşünmek için zaman var. Konu istenildiği kadar genişletilebilir. Yazılan her metnin özenle hazırlanması zorunluluğu yoktur. Bir konuşmada, ders notunda veya konferans transkriptinde durum tespiti yapılamaz. Ancak resmi yazışmalarda sözlü dile göre daha mesafeli bir anlatım biçimi görülmektedir. Yani yazılı anlatımda kullanılan dil düzeyi, alıcıya ve sosyal çevreye göre kullanılır.

3- Sözlü anlatım: Sözlü anlatımı anlamak için referansları bilmek. Yani “Bu açıklamayı kim, nerede ve ne zaman yaptı?” Sözlü ifadeyi anlamak için gereklidir. Bir kağıtta anlaşılmayan eksik kağıtlar olabilir veya duruma göre tüm kağıt anlaşılmayabilir. Ancak sürekli karşılıklı mod, bir konuşma bağlamında bir süreç olarak anlaşılabilir. Artikülasyon sırasında, konuşmadaki eksiklikler veya yanlış anlamalar ses tonu, yüz ifadeleri veya tekrar anlatılarak düzeltilebilir. Aslında alıcı, gördüğü şeyin doğru olup olmadığını kontrol etmek için sorular sorarak iletişime yardımcı olabilir.

Yazılı anlatımda edebi metin göndermeleri gerçek dünyaya ait değildir. Kendisine ve kendisine yapılan göndermeler. Yani “Bugün gelmeyeceğim.” O metni okuduğumuzda metne atıfta bulunmadığını söyleyen anlatının başkahramanı. Burada kastedilen, o metindeki olaya göre tespit etmektir. Metni kendi içinde değerlendirmenin daha doğru bir yoludur.

4 – İletişim – Geribildirim: Sözlü anlatım için doğrudan iletişimden bahsedilir. Sözlü dilin gerçek bir alıcısı vardır. Verici, bu gerçek alıcıya dayalı olarak bildirimi oluşturur ve tutar. Sözlü dilde, alıcı (dinleyici) konuşmanın herhangi bir bölümüne katılabilir veya hiç katılmayabilir.

Verici, konuşma durumuna göre konuşmasını modüle edebilir veya değiştirebilir. Karşı tarafın tepkisini görerek konuşmasını geliştirebilir. Karşılıklılık nedeniyle alıcı, deyim yerindeyse konuşma bağlamından çıkarak vericinin boşluklarını doldurarak mesajı anlamaya çalışır. Yazılı anlatımın geç iletilmesinden söz edilebilir. Yazı dilinde anlam ve yer (zaman) sınırı yoktur. İletişimin sağlanmasında iki tarafın birbirine cevap vermesi yazılı bir ifade için geçerli değildir.

Verici ile alıcı arasındaki yer ve zaman farkına bağlı olarak, bağışı yapan kişi yeni alıcının bildirimini duyabilir veya hiç anlamayabilir. Okuyucunun anlamadığı ya da rastladığı bir şeyi, mesajı gönderene sorarak öğrenme şansı yoktur. Veya metni gönderen “Okuyucu anlamıyor” derse. Bundan sonra metinle ilgili belgeleri gönderme şansı yok.

5-Vurgu-Beden Dili: Bir cümleyi söylerken, kişinin ne yaptığı ya da ne söylediği de en az o cümle kadar önemlidir. Çünkü söyleme eylemini başka göstergelerle (ses tonu, mimik, fiziksel tavırlar) destekleme eğilimi insanın genel özelliklerinden biridir. Her anlamlı yapı, kullanıldığı bağlama bağlı olarak bir değere sahiptir. Verici, alıcının mimik ve mimiklerine göre mesajı yönlendirebilir veya değiştirebilir.

Konuşma dilinde çeşitli titreme biçimlerinin (coşkulu ve coşkulu) kullanılması, alıcı ile yüz yüze olması nedeniyle vericinin konuşmasına yardımcı olan bedensel durumdur. Vurgu, tekrar, tekrar, tonlama, yavaşlatma, yükseltme, alçaltma ve hatta susturma gibi fonetik özellikler, dilin sesten kaynaklanan anlam yaratan yönlerini ifade eder. Kitap, yazılı anlatımda noktalama işaretleri ile yazılı anlatımda sözlü anlatıma ağırlık verilerek bırakılan boşluğu doldurmaktadır.

Not: İmla kurallarını öğrenmek, yazılı anlatımı öğrenmek demektir.

6 – Azim: Sözlü dilde algı, konuşma ile örtüşür. İlgilendiklerini seçip atlamak gibi bir şansları yok.

Yazılı dil, sözlü anlatımı kalıcı kılmayı amaçlayan bir etkinliktir. Yazı dilinde okuyucu istediği metni okuyabilir ve geciktirebilir.

7- Mekân ve zaman (mekân): Konuşma dilinde mekân farklı olsa bile bildirim aynı zaman diliminde üretilir ve tüketilir. Yazılı dil, mekan ve zamana göre değişir. Metin farklı zamanlarda üretilir ve tüketilir.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın