medyauzmani.com
rasyonalite ve temsilcileri – Yerel Haberler

rasyonalite ve temsilcileri

Rasyonalizm, günlük dilde ve felsefi içerikte sıklıkla kullanılan bir kavramdır. Bu bakımdan akılcılığın felsefedeki anlamı, gündelik dildeki anlamından çok farklıdır. Rasyonalizm felsefesi, bilginin hakikatinin deneyim ve duyumlara değil, akıl ve düşünceye dayandığını iddia eder. Başka bir deyişle, doğru bilginin kaynağının her zaman akıl olduğunu savunur. Günlük olarak kullanılan rasyonellik kavramı, mantık ve aklın süzgecinden geçmeyen fikirleri kabul etmemek, duygusal saplantı ve önyargılardan kurtulmak demektir.
Rasyonalizm felsefesi, bilginin akıl ve düşünme gücü aracılığıyla gerçekleştiğini savunur. Bu felsefeye göre zihnimiz doğuştan gelen bazı yetenek ve ilkelerle donatılmıştır. Evreni oluşturan her şey hakkında doğru bilgiye ulaşmak için sadece bu ilkeler doğrultusunda akıl yürütmemiz yeterlidir.
Rasyonalizmin temsilcilerine göre mantık ve matematik bilgisi rasyonel olduğu için değişmez ve herkes için doğrudur. Dolayısıyla filozoflar evren hakkındaki tüm gerçekleri aynı şekilde öğrenebilirler. Bu felsefeye göre bilginin tam örneği matematik olarak tanımlanmaktadır. Rasyonalizm, evren hakkındaki gerçek bilginin ancak ampirizmin ötesindeki yöntemlerle elde edilebileceğini savunur.

Sokrates

bilgi Sokrates; Erdemlerin ve ahlaki gerçeklerin bilgisi olduğunu söylüyor. Ona göre, bu erdemlere dayalı bilgi, deney veya deneyim yoluyla elde edilmez. Bilgi doğuştan gelen bir erdemdir. İnsan beyni de doğumdan itibaren tüm bu bilgilere sahiptir. Ancak bu bilgilerin hatırlanması ve bilinç düzeyine aktarılması gerekir. Sokrates de bu bilgiyi bilinç düzeyine çıkarmak için üreme ve tartışma yöntemini ortaya koymuştur. Bu yöntemin temeli, gerçeğin disiplinli ve meydan okuyan düşünme yoluyla bulunabileceği inancıdır. Zihinde bazı doğuştan gelen bilgiler vardır. Bu bilgi herkes için ortak bir gerçektir. Bu gerçekler sorgulama, sorgulama ve tartışma yoluyla ortaya çıkarılabilir.
Tartışma boyunca Sokrates yeni bilgi vermez, sadece sorular sorar. Bununla insanların ruhlarında olan ama kendilerinin farkında olmadıkları gerçekleri ortaya çıkarmayı hedefliyorsunuz.

Platon

Platon’a göre varlığın iki alanı vardır. Bu varlık alanları, fikirlerin ve gölgelerin alanıdır.
Fikirler dünyası, onun düşüncesine göre, varoluş halinde olmayan, uzayın herhangi bir bölümünde veya eşya dünyasında bulunmayan sürekli var olan varlık alanını ifade eder. Öte yandan, gölgeler dünyası, her zaman duyularla oluşturulan ve algılanan şeylerin dünyasıdır.
Platon’a göre değişen ve gelişen bir evren asla bilinemez. Bu nedenle, gerçek bilgi her zaman fikirlerin bilgisidir. Bu nedenle, bilgi akıl ve akıl tarafından emilir.
Platon’a göre ruhlar birçok kez Dünya’ya geldi. Onlar da dünyadaki ve öbür dünyadaki her şeyi gördüler. Dünyadaki her şey birbirine bağlı olduğundan, ruhlar başka birini gördüklerinde arayarak onları elde edebilir ve hatırlayabilirler. Doğru görümler ilk önce bilinçsiz olarak ruhlarda bulunur. Önce bir rüya gibi kıpırdanmaya başlarlar ve uygun sorular ve araştırmalarla aydınlanmış bir bilgi durumuna ulaşırlar. Yani Platon’a göre öğrenmek, önceden bilinenleri hatırlamak demektir.

Aristo

Aristoteles’teki bilgi kavramı, postülaların bilgisine bağlıdır. Ancak Aristoteles’in de duyu-bilgisi hakkında bazı fikirleri vardır. Çünkü ona göre varlığın var olmasına katkı sağlayan fikirler bu dünyada mevcuttur. Yani düşünceler, bu dünyada var olan şeylerin biçimleridir.
Aristoteles’e göre iki tür bilgi vardır; Birincisi duyusal verilere dayalı bilgi, ikincisi ise bilimsel bilgidir. Ancak Aristoteles’e göre gerçek bilgi, rasyonel düşünceye dayalı varsayımların bilgisidir. Bilimsel bilgi kozmik anlayıştır ve erişim aracı akıldır ve bu nedenle bu bilgi rasyoneldir.

hegel

Rasyonalizm felsefesi Hegel ile doruk noktasına ulaştı. Ona göre insan, bazı bilgilere ancak akıl yoluyla ulaşabilir. Bu nedenle Hegel’e göre temel bilim mantıktır. Öte yandan mantık, yalnızca zihnin kendisinden türettiği kavramları açıklamak ve geliştirmekten ibarettir. Ancak Hegel, geleneksel mantığın ilkelerini reddederek varoluş ve akıl yasalarıyla ilgili yeni yasalar buldu. Bu yasalara diyalektik yasalar adını verdi. Ona göre hareketin ve hayatın temelinde çelişki ve değişim vardır ve her şey bunun tersi üzerinden gelişir. Tez – antitez – sentez kavramlarıyla açıklar. Bu açılımın sonunda varlık, “Mutlak Ruh” adını verdiği Ebedi Varlığa dönüşür. Böylece Hegel fikri geliştirme aşamasını tamamlar ve varlık dünyasını entelektüel olarak gerçekleştirir.

yazar: Yedi Kökenler

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın