medyauzmani.com
Merkez bankası hakkında bilmeniz gerekenler – Yerel Haberler

Merkez bankası hakkında bilmeniz gerekenler

Genel olarak merkez bankası, bir ülkenin para ve döviz kuru politikalarını yöneten kurumdur. Bankanın beş temel görev ve sorumluluğu bulunmaktadır. Merkez Bankası Kanunu, bankanın görev ve sorumluluklarını düzenlemektedir. Sırasıyla bunlardan bahsedecek olursak, fiyat istikrarı için alınan kararların başında gelir. Fiyat istikrarı ile kastedilen, ekonomik kararlarda fazla düşünmeyi gerektirmeyen düşük bir enflasyon oranıdır. Bu nedenle enstrümanları doğrudan banka kendisi belirlemektedir. Finansal istikrarın merkez bankasını destekleyecek bir yeri vardır. Bu kapsamda Banka, Türkiye’de finansal istikrarı sağlamaya yönelik parasal ve döviz düzenleyici tedbirler almaktadır. Görevlerinden biri de hükümetle birlikte döviz kuru sistemini belirlemek, oluşturmak ve uygulamaktır. Bir diğer görevi de Türkiye’de altın ve döviz rezervlerini depolamak ve ülke çıkarları doğrultusunda yönetmektir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 87. maddesine göre para basma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi banknot çıkarma yetkisini süresiz olarak Merkez Bankası’na devretti. Merkez bankasının bir diğer görevi de para ve menkul kıymetlerin gerekli yerlere güvenli ve hızlı bir şekilde transfer edilmesidir. Dönüşüm ve eşleştirme yapmak için yeni sistemler oluşturmak, kurulmuş veya kurulacak sistemleri işletmek, denetlemek ve gerektiğinde düzenlemeleri yapmak olarak sayılabilir.
Diğer bankalardan farklı olarak merkez bankasının faaliyetleri her bireyin günlük finansal hayatını yakından etkiler. Çünkü piyasadaki para miktarından merkez bankası sorumludur. Diğer ülkelerde merkez bankaları da diğer bankaları denetlemekle görevli kurumlardır. Merkez bankalarının sistemleri ve kurumsal yapıları o ülkedeki yönetim tarzı ile yakından ilişkilidir. Bunu daha iyi anlamak için merkez bankasının tarihine bakmak gerekiyor. Başlangıçta ve 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar, bir merkez bankasının para meblağlarını düzenlemek, altın ve döviz rezervlerini yönetmek, iç ve dış ödemeleri yapmak gibi tüm görevleri hazine sendikaları tarafından yürütülüyordu. Bu dönemde Osmanlı Devleti altın ve madeni para basıyordu. “Kaime-i nakdiye-yi mutebere” adı verilen banknotların ilk matbaası olan bu el yapımı para birimi, bugünkü anlamıyla faizli borç veya hazine terimi olarak kullanılmıştır. Kırım Savaşı sırasında, Osmanlı Devleti ilk kez dış ülkelere borçlandı ve borcun geri ödenmesi için aracılık yapacak bir devlet bankasına ihtiyaç duyuldu. Osmanlı Bankası kuruldu. Devlete avans vermek ve bazı hazine bonolarını mahsup etmekle sınırlıdır. Sonraki tarihte bu banka yerini Osmanlı Bankası’na bırakmıştır. Bu banka devlet bankası oldu. Bankaya otuz yıllık bir süre için senet ihraç etme yetkisi verildi. Devlet hazinesinin başına geçerek, devlet gelirlerini toplamak, iç ve dış borçları ödemekle görevlendirildi. Ulusal bir banka kurma fikri, bankanın sermayesinin yabancı olması nedeniyle ikinci Meşrutiyet döneminde ortaya çıktı. 11 Mart 1917’de yerli sermayeli bir banka kurma fikri ile kurulmuştur. Ancak bu banka, savaştan sonra milli banka olma özelliğini kaybetmiştir. Savaştan sonra dünyada emisyon tasarrufu sağlayacak merkez bankaları yaratma ve her ülkenin kendi para politikalarını bağımsız olarak yürütme hareketi başladı. Her şeyden önce, bankanın devlette ihraç edilmesi, İzmir Ekonomi Konferansı’nda bir “milli devlet bankası” kurulmasıyla ilgiliydi. Daha sonra diğer ülkelerin merkez bankalarından da görüşler alındı. Nitekim Hollanda Merkez Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye’ye davet edildi. Bu cumhurbaşkanı, bağımsız bir Bakü’nün yaratılması konusundaki görüşlerini dile getirdi. Sonunda Lozan Üniversitesi’nden bir profesör. Dr. Leon Morff’un da katkılarıyla bir yasa hazırlandı ve yasa tasarısında bankanın Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilendirilerek “cumhuriyetçi” bir kurum olduğu vurgulandı. Ancak diğer kurumlardan farklı olarak TC gibi kısaltmalar kamu kurumlarında olduğu gibi kullanılmamıştır. Daha sonra başka bir kararla isim değiştirilmiştir. Merkez Bankası resmi olarak 30 Haziran 1930’da kuruldu.
Merkez bankası hakkında bazı bilgiler
100 adetten az olmayan A grubu paylar. Bu sınıftaki paylar yalnızca hazineye aittir ve bu payın payı kapitalist olmayanların yüzde onbeşinden fazla olamaz. B grubu paylar Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara aittir. C grubu paylar ise ulusal bankalar ve banka sermayesinde sadece 15.000 paya sahip franchise şirketler dışındaki bankalara ayrılmıştır. Son olarak, D grubu paylar Türk ticari kuruluşlarına ve Türk vatandaşlarına ayrılmıştır. Ancak bu paylaşım yapısı zaman içerisinde değişmiştir. Kuruluş kanununa göre, banka ülkenin kalkınmasına destek olacaktır. Bu nedenle banknot basma yetkisi doğrudan bankaya verilmiştir. Ayrıca reeskont oranlarını belirleme, fon dolaşımını düzenleme ve Türk parasının değerini korumak için her türlü tedbiri alma hakkına sahiptir. Bu dönemde uygulanan sabit kur sistemi hükümetin elindeydi. 1930’lu yıllar merkez bankasının bağımsız olduğu ve enflasyonun düşük olduğu yıllardı. 2. Dünya Savaşı sonrasında her ülke gibi Türkiye Merkez Bankası da bağımsız bir para politikası yürütmek yerine kamu kesimi finansman açığını kapatmaya yönelik uygulamalar geliştirmiştir. Bu nedenle, genel fiyat modeli bu 10 yılda üç kattan fazla arttı. 1950’li yıllar ise ülkedeki büyüme ve gelişme dönemi nedeniyle merkez bankasından finansmanın getirildiği bir dönem olmuştur. Bu dönemde kanunlarda bazı düzenlemeler yapılarak hazineye kısa vadeli avans verilmesinin yolu açılmıştır. Sanayileşmenin arttığı dönemde merkez bankası genişletici bir para politikası izleyerek halka arz rolünü sürdürmüştür. Akabinde yeni Anayasa Kanunu’nun kabulüyle birlikte Merkez Bankası için yeni bir dönemin kapıları aralanmaya başlamıştır. Yeni düzenlemelerle anonim şirket statüsü korunmuştur. Kurumsal yapıda yapılan değişikliklerden biri de “Genel Müdür” yerine “Cumhurbaşkanlığı” kurulması ve böylece dış ilişkilerde eşitlik ve protokol eşitliğinin sağlanması olmuştur. Para politikası üzerindeki kontrolü artırıldı. Devlete para ve kredi tedbirleri alınırken bankanın görüşünün alınması kararlaştırıldı. Hazineye verilen avans miktarı da artırıldı. 1980’den sonra bir canlanma oldu. 24 Ocak’ta açıklanan kararlarla Türkiye, ekonomisinde yapısal bir dönüşüm geçirdi. Fiyat kontrolleri kaldırılmış ve serbest dış ticaret politikası benimsenmiştir. Merkez Bankası tarafından uygulanan finansal serbestleşme süreci, para politikaları ve kur politikalarının serbest piyasa ekonomisine uyumlu bir şekilde alt yapısının oluşturulmasına yönelik adımlar atılmıştır. O dönemde kredi ve mevduat faizleri piyasaya göre ayarlandı. Merkez bankası açık piyasa işlemlerini uygulamaya başladığında modern para ve döviz piyasalarının oluşmasında öncü rol oynamıştır. Bundan sonra, ekonomik birimlerin döviz cinsinden alım satımına izin verildi. Daha esnek bir sistem benimsenmiştir. Sadece 1991 Körfez Savaşı ve bankacılık sektörünün finansal baskıları ve kırılganlığı bir finansal krize neden olmuştur. Bu krizle birlikte enflasyon üç haneli rakamlara ulaştı. Merkez Bankası hazine kaynaklarının kullanımını sınırlayan bir yasa çıkarıldı. Daha sonra alınan kararla kısa vadeli avansların kullanılmasına karar verildi. 2000 yılında yeni bir ekonomik program yürürlüğe girdi. Ancak bu önlem işe yaramadı ve kriz daha da kötüleşti. Bu mali kriz sonunda döviz kuruna dayalı istikrar programı sonlandırılmıştır. Bu dönemde yapısal değişim süreci başlamıştır.

Uygulanan politikalar ve merkez bankasının faiz oranlarını düşürmedeki etkisi

Başlangıçta para politikasının belirlenmemesi ve süreç içerisinde merkez bankasına birbiriyle çelişen farklı görevler verilmesi finansal ekonomiyi de etkilemiştir. Hazineye kısa vadeli avans vermek de bir diğer sebep. Nihai kararda merkez bankasının temel görevi fiyat istikrarını sağlamak oldu. Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi, Banka’ya araç özerkliği verilmiştir. İstikrarlı banka faiz oranlarının sağlanması için hükümetin büyüme ve istihdam politikalarının desteklenmesine karar verildi. Merkez bankasının artık halkın finansman ihtiyaçlarının kaynağı olduğu belirsizdir. Tüm bu değişikliklerle birlikte para politikası stratejisini de değiştirmeyi hedeflemiştir. Artık enflasyon hedeflemesi sistemine geçilmiştir. Şimdi ise Türk parasının itibarını artırmak, enflasyonla mücadelede istikrarı belirlemek ve bilgi teknolojileri programları, ödeme sistemleri gibi hayatın birçok alanında yol açtığı sorunları ortadan kaldırmak için Türk lirasından altı sıfır atıldı. . 2005 yılında sıfır atıldı, 2009 yılında ise Türk Lirası’ndan yeni ifade kaldırıldı. 2008 yılında gelişmiş ve az gelişmiş ülke ayrımı yapmaksızın dünyayı etkisi altına alan küresel finansal kriz Türkiye’yi de etkisi altına almıştır. Risk iştahındaki oynaklık, kısa vadeli sermaye akımlarındaki oynaklık ve finansal istikrara yönelik artan riskler gelişmekte olan ülkeleri başka politika arayışlarına yöneltmiştir. Bu kapsamda araç çeşitliliği de arttırılmıştır. Kullandığım bu farklı araçlarla finansal istikrar desteğinden taviz vermemeye çalışın. Küresel para politikaları normalleşmeye başladığında, merkez bankası buna uyum sağlamak için yeni bir yol haritası çizdi. Yeni operasyonda faiz aralığını daraltma ve diğer bankalara verilen parayı basit bir çerçeveye oturtma politikası uygulandı. Sürekli yenilenen dinamik bir yapıya kavuşmuştur. Diğer bir değişiklik ise hesap verebilirlik taahhüdüdür. Bu, merkez bankalarının kararları ve sonuçları ve kurumsal yönetişimleri için topluma karşı sorumlu oldukları anlamına gelir. Bağımsız hesap verebilir bir banka, kamuoyunda daha güvenilir görünmektedir. Yılda iki kez Başkan’a Banka’nın faaliyetleri ve Banka politikası hakkında rapor sunulur. Ayrıca yılda iki kez TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na rapor verir. Hedeflere ulaşılamadığında, nedenlerini hükümete yazılı olarak bildirir ve kamuoyuna açıklar. Hesap verebilirlik şeffaf bir politika ortaya koymaktadır. Bu, iletişim politikasını kullanmak anlamına gelir. Bankanın kurumsal yapısı genel müdürlük, banknot matbaası ve şubelerden oluşmaktadır. Ankara’da merkezi yönetim. Başkan dört yıllık bir süre için atanır. Banka Yönetim Kurulu altı üyeden oluşmaktadır. Görev süresi üç yıl olan üyelerin üçte biri her yıl el değiştirir. Ve Merkez Bankası yasalarına göre bu toplantı; Dolaşımdaki banknotların ne yapılacağı konusunda para politikası kararları alınır. Altın ve diğer döviz rezervlerinin yönetimine ilişkin usul ve esasların belirlenmesine ve gerekli düzenlemelerin yapılmasına karar verdiler. Takas odalarının kontrolüne ilişkin düzenlemelerin yapılanmasına ilişkin kararların alınmasıdır. Bilgi talep etme ve istatistiksel bilgi toplama hakkında karar verme gibi birçok karar ve takip bu toplantıdan ortaya çıkar. Şube açma, muhabir temin etme, büro kurma gibi işlemleri yapmaya da yetkilidir. Bankanın bütçesi, faaliyet raporu, bilançosu ve kar zarar hesaplarının yürütme yetkisi de bu kuruldadır. Banka çalışanlarının onayı, bankanın ihtiyaçları için gayrimenkul alımı, Para Politikası Kurulu kararına tabi konular dışında kalan tüm kontrol ve onayların bakımı bu birliğe aittir. Bunun dışında Para Politikası Kurulu ve Denetim Kurulu olmak üzere iki kurul bulunmaktadır. Birinci divan başkan tarafından hazırlanır ve üyelere sunulur. Denetim kurulu dört üyeden oluşur. Yönetim Kurulu yıl sonunda hazırladığı raporu Genel Kurul’a sunar. Ve bir yönetim komitesi var. Banka, banknotların basılması dışında piyasadaki banknot miktarını da belirlemektedir. Banknotların tasarımında ülke ve toplumda tarihi ve kültürel yeri olan karakterler, kişilikler, mekanlar kullanılır. Merkez bankasının finansal etkileri kuruluşundan bu yana devam etmektedir. Görünen o ki bundan sonra da devam edecek.

yazar: Seher Güneş

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın