medyauzmani.com
Huzurlu boncuk zinciri. Tespih «Efendim – Yerel Haberler

Huzurlu boncuk zinciri. Tespih «Efendim

Geçmişten günümüze gelenek haline gelen, özellikle ibadette, baskıyı hafifletmek için kullanılan, halat üzerine sabitlenmiş ip, imam ve kulptan oluşan boncuk dizisidir. süs eşyaları ve süs eşyaları. . Aslında tesbih kelimesinin, Allah’a şükürler olsun diyerek Allah’ı övmek ve yüceltmek anlamına gelen Arapça Subhan kelimesinden türetildiğine inanılmaktadır. Bu bağlamda Allah’ın her türlü kusur ve sıfatlardan münezzeh olması şart koşulmuştur. Gül bahçelerinin Orta Çağ’da ibadet yeri olarak kullanılmasından esinlenilen tespih kelimesi Almanca, İngilizce, İtalyanca ve Fransızca’da Latince gül bahçesi anlamına gelen “Rosarium” kelimesinden türemiştir. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde “tespihi övmek” ibaresine de rastlanmaktadır. Bu ad daha sonra tesbihlerde kullanılan çeşitli malzemelerden boncuklardan yapılan aletlere verilmiştir.

İnsanların stresliyken parmaklarıyla ve yüzleriyle oynayarak streslerini attıkları söylenir. Tesbih de benzer şekilde çalışan bir meditasyon aracı olarak kullanılır ve günlük hayatın getirdiği stres ve sıkıntıları giderir. Bu sayede beynin rahatladığına inanılır.

Tesbih, bizlere bahşettiği sınırsız nimetler için Rabbimizi övmek, O’nu anmak ve O’nun vazifesini yerine getirmenin hazzı ile huzura kavuşmak için kullanılan bir araçtır. İnsanlara yalnız olmadıklarını hatırlatır, ruhlarını yıkar ve mutlu eder. Öte yandan tesbih, bir ibadet aracı ve kültürel bir motif olarak Türk-İslam medeniyetinde önemli bir yer tutmaktadır.

Tesbih tüm semavi dinlerde bir ibadet aracı olarak kullanılır. İslam’da 33 ve 99 boncuk kullanılmıştır. Ancak az miktarda kullanılan 500 ve 1000 zikir tesbihleri ​​de bulunmaktadır. 1000 boncuk içeren erkek tespih Elfies olarak adlandırılır. Küçük taneli tesbihler kadınlar içindir ve zeni olarak bilinir. Öte yandan Budizm’de 108 adet tespih kullanılmıştır.

Nisip Sarıka’nın “Tesbih” adlı kitabında tesbih M.Ö. 1700 öncesine kadar uzandığını, insanların Rablerini anmak ve ibadet etmek için bir elden diğerine atarak taşları kullandığını söylüyor. Genel olarak tesbihin Hindistan’dan tüm dünyaya yayıldığı söylenmektedir. Peygamber Hertz. Muhammed (sav) zamanında tesbih çekmek için parmaklar kullanılıyordu. Hz. Hz.Muhammed (s.a.v.)’den sonra sahabeler, zikrin eksikliğini veya çoğalmasını müstehab kabul ederek, Yaradan’ı tesbih etmek için taş, bakliyat, buğday ve hurma taneleri kullanmışlar veya bunları iple bağlamışlardır. Sünnet için geçerli değildir. Belli bir süre sonra taneler dizilerek dinlenmeye çekildi ve günümüzün tesbih halini aldı.

Ülkemizde tespih sanatının bir sanat eseri olarak ele alınması 17. yüzyılın sonlarında başlasa da İslam dünyasındaki en iyi tesbih çeşitleri İstanbul’da yapılmıştır. Buna göre İslam ülkelerinin zenginleri tesbihlerini İstanbullu ustalara yaptırmışlardır. Bu dönemde tesbih satışının merkezi, İstanbul Mısır Çarşısı’nın arka tarafında yer alan ve Tahtakale’yi V oluşturarak kesen Uzun Çarşı idi. Ayrıca İstanbul’da Mercan Yokuşu’nda da çok sayıda tesbih bulunuyordu. Sergik’in havuzları İstanbul’da eşsiz bir tesbih olmuştur.

Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet döneminde 1980’ler ve 1990’lara kadar keman çıkrık denilen torna tezgahları ve beraberindeki el matkaplarından tesbihler yapılmıştır. 65’ten sonra yavaş yavaş elektrikli tornalara geçiş başladı. Bugün bile bazı ustalar bilgisayar torna tezgahlarını kullanıyor. Bugün çıkrıkla tesbih yapan usta yok. Tahtadan yapılan çıkrık, 50-100 cm uzunluğunda olup, tay adı verilen iki ayağı tutan bir alt alet, ayar delikleri açılmış bir bişame, dönen yuvarlak bir kubbe, kubbeyi tutan bir kelebekten oluşmaktadır. ve master’ın dayandığı bir kama tabanı (pedal). Çıkrıkta beyler ayaklarıyla makinenin pedalına basarlar ve sol elleriyle makineyi çevirirken sağ elleriyle boncukları şekillendirirlerdi. Ölçümler el ve gözle alındı. Bunca uğraşa rağmen ustalar birbirine bir milimetre benzeyen tesbihler yaparlardı. Bu dönemde tesbihin boncuğu, imamı ve deliğin içinin kol kazıkları ile parlatıldığı ve daha sonra parçaların tahreel adı verilen ipe dizildiği söylenmektedir.

Tesbih yapmak, damlanın taşa delik açması gibi sabır, sebat ve metanet ister. Kimi bir ustanın yanında çıraklık yaptı, kimi de kendi emeğiyle tesbih ustası oldu. Tesbih yapımında en iyi işçilikte bile taneleri milimetresine kadar firesiz hazırlayabilmek tesbih ustalığının göstergesidir. Taneler arasındaki fark en fazla %5 milimetre olarak kabul edilebilse de bu fark gözle ve elle görülemez. Tesbih sanatında bir diğer önemli nokta ise; Deliklerin inceliği ve ipe asıldığında tanelerin aynı sırada kalması. Bu özellikler fotoğraf ve göz estetiğinde tesbihlerin hızlı ve kolay bir şekilde deforme olmaması açısından oldukça önemlidir. Tesbihin alınlık, vakfiye, imam ve taç gibi kısımları eksiksiz ve birbiriyle uyumlu görünmelidir.

Bu sanat o kadar kıymetli ki tesbihin değeri kullanılan tesbihin ustasına ve malzemesine göre binlerce TL’yi bulabiliyor. Her el sanatında olduğu gibi tesbihin yapımında da harcanan emek arttıkça tesbihin kalitesi ve değeri artmaktadır. Çıraklık sırasındaki çabanın bir kısmı öğrenmeye ve deneyim kazanmaya harcandığından, Ustalara kıyasla daha fazla çaba gerekir. Ayrıca ustalık sadece elin pratikliği değil, aynı zamanda şekil ve formun tesbihin boncuklarına yansıtılabilmesidir. Bu nedenle tesbihin kalitesini ve fiyatını kullanılan malzemeden çok işçiliği (özellikle imamette) belirlemektedir. İmam, maksura ve mahyadaki estetik nitelik ve oranların uyumu tesbih ustalarının ustalığını göstermektedir. Ahşaptan yapılan tesbihlerde imamın işçiliği ustanın imzasıdır. bu yüzden; Tesbih uzmanları imama dokunduklarında tesbihi hangi ustanın yaptığını anlarlar. Yanlış kullanım veya küçük hatalar, çekirdeklerin yeniden üretime başlamasına neden olabilir. Bazı tesbihlerin fiyatlarının düşük olması, insan gücü eksikliği veya boyutları ve şekilleri birbirine uymayan tanelerin yanlış işlenmesi ve harmanlanmasından kaynaklanmaktadır. Tesbih yapımı ortalama bir gün sürmektedir. Tesbihte kullanılan malzemeye ve ince işçiliğin artmasına göre bu süre uzayabilmektedir.

Boncuk yapımında odun taneleri, bazı meyveler, meyve tohumları, doğal taşlar ve kehribar olarak bilinen fosiller kullanılır. Tespih çekme işi ile aynı adı taşıyan tesbih yapımında ilk kullanılacak malzeme 0,1-1 mm (genelde 0,7 mm) ölçülerinde şerit testere ile küçük kare ve dikdörtgen parçalara ayrılır. Daha sonra bu parçalar iki parmak arasına sıkıştırılır ve dönen zımpara yardımıyla taneye verilecek şeklin (yuvarlak kesim, malt kesim, damla kesim) yakınında yuvarlatma işlemi uygulanır. Elde edilen taneler mandrel adı verilen bir kalıba preslenir. Sıkıştırma işlemi iyi yapılmadığında granüllerin ip üzerinde tek sıra halinde durmamasına neden olur. Torna aynasındaki boncuklar, tanelerin çapına göre değişmekle birlikte, ortalama çapı 0,7 mm olan çapaklar olarak adlandırılır. 3500 rpm hızla dönen mil üzerinde, torna aynasında preslenmiş taneler pnömatik çelikten imal edilmiş düz başlı bıçaklarla işlenir. Bu sırada tüm tesbih boncuklarının aynı boy ve çapta olmasını sağlamak için sabit boyutlu bir kumpas ölçülür ve çap genellikle serbest ölçümlü bir kumpas ile ölçülür. Ölçü işlemi tesbih yapımında en önemli noktadır. İğ içine preslenen taneler istenilen büyüklük ve şekilde hazırlandıktan sonra aktarlarda satılan parlatıcı (koal) ile dökülen yumuşak, tüy bırakmayan bir bezle parlatılır. Bu şekilde hazırlanan taneler tesbih ipine asılır. İpin iki ucu danelerle sarılır ve ipe imam oturtulur. İmamın hareket etmemesi için iki yanından düğüm atılır ve tesbihlere istenilen türden püskül takılır.

Ülkemizde en çok tercih edilen tesbih çeşidi; Koka, kehribar, gül ağacı, mercan ve bağa tesbihler. Bağa tesbih kaplumbağa kabuğundan yapılır. Kehribar havuzları boyarken vücut ısısının da etkisiyle çam kokarlar. Kehribar kırılgan bir yapıya sahip olduğu için işlenirken üzerine bitkisel yağ dökülür. Ancak fildişi ve kemiğe bitkisel yağ sürüldüğünde renk ve desen kaybına neden olduğu söylenmektedir. Mercan, işlenmesi en zor taş olduğu için en değerli taşlardan biridir. Tesbih çekildikten sonra parlar, parlar ve doğal şekline yaklaşır. bu yüzden; Uzun süre boyanmayan havuzlarda havadaki nem ve tozun tutunması ve eldeki granüllerin kaymaması sonucu matlaştığı için boyanmayan havuz diye bir tabir vardır. .

Kaynak:
tesbihsergisi.com
sabah.com.tr
zevkerbabi.blogspot.com.tr

yazar:Segedim Aydın

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın