medyauzmani.com
edebi dil | YerelHaberler – Türk Edebiyatı Dergisi – Yerel Haberler

edebi dil | YerelHaberler – Türk Edebiyatı Dergisi

Türk dili, bilinen tarihinde bir edebî dil olarak farklı aşamalardan geçmiştir. Eski yazılı kaynakların önemli bir bölümü, edebî unsurların kullanılmasına karşın, günümüzdeki anlamıyla estetik amaçlarla üretilmiş metinler değildir.

13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da dini yaymak amacıyla basit yazıların üretildiği Oğuzcaya dayalı bir yazı dili ortaya çıkmıştır. Başlangıç ​​olarak, bu dilde bir standart yoktur. İstanbul’un fethinden sonra belli başlı yazma alışkanlıklarının yerleştiği bir edebî dil gelişmiştir. Osmanlı Devleti’nde edebiyat dili, Arapça ve Farsça unsurların yoğun olduğu Türkçe idi. Ancak edebî gelenek, henüz iyi araştırılmamış kanallarla gelecek nesillere başarıyla aktarılmıştır. Sade bir dille yazma girişimleri oldu, ancak bu girişimler başarısız oldu. 19. yüzyılda yeni konuların tartışılmasına rağmen şiirde gelenek hem dil hem de edebî şekil bakımından devam etmiştir. Yeni edebî türler olan roman ve kısa hikâyelerde ise daha sade bir dil kullanılmaktadır. Sonraki dönemde edebî eserlerde kullanılan dil, yazı reformu çabalarına göre daha sorunsuz ve başarılı bir şekilde sadeleştirilmiştir.

1898 yılında Mehmet Emin Yurdakul’un sade bir dille yazdığı “Türkçe Şiirler” adlı kitabı yayımlandı ve büyük ilgi gördü. Meşrutiyet sonrası Türk akımının da etkisiyle edebiyat dili, özellikle milli edebiyat dönemi yazarlarının eserlerinde konuşma diline yaklaşmıştır. Sadeleştirmede önemli rol oynayan ve ilk başta kelime seçmekten çekinen yeni dilbilimciler olduğu gibi, herhangi bir gruba dahil olmadan sade bir dille yazan Rafik Khalit Karayi, Muhammed Akif ve Mithat Jamal gibi isimler de vardır (bkz. 1972: 348 ve ark.). Yoğun bir dil kullanan Servet-i Fünun edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olan Halit Zia, daha sonra eserlerini sadeleştirmek zorunda kalmıştır (Tepeli 1999).

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Halid Edib, Yahya Kemal, Yaqoub Qadri, Rashad Nuri, Farouk Nafeez, Omar Saif al-Din, Bayami Safa, Faleh Rifqi Atay, Nazım Hikmet, Naguib Fadel, Sit Fake, Muhammad Rahmi gibi yazarlar, Habsinar Ahmed Hamdi Tanpınar İstanbul’dan yazmış, Türk dilinin en güzel örneklerini ister şiirde ister nesirde, söze dayalı bir dille veriyorlar. Alfabenin değişmesiyle birlikte edebî dildeki Arapça ve Farsça kelimelerle simgesel bağ kopmakta ve edebî dil konuşma diline yaklaşmaktadır.

Tabii ki, her yazarın kendine özgü bir tarzı ve kelimeleri eşleştirme yöntemi vardır. Ancak edebî eserlerde kullanılan dil, konuşma diline çok yakındır. Türk dilinin edebiyatta, özellikle de nesirde altın çağını yaşadığı söylenebilir. Birçok romancı yazılarıyla dünya çapında ün kazandı.

Edebi dil ve yazı dili, hatta standart dil, genellikle eşdeğer olarak görülür. Standart dilin oldukça sanatsal kurguda daha iyi temsil edildiğine inananlar da var. Öyle ki standart dilin sözlüklerinde ve gramer çalışmalarında bu tür metinler birincil kaynak olarak alınmaktadır. Ancak bu doğru değildir, edebi metinlerde standart dışı biçimler oldukça sık kullanılır. Halk edebiyatının şiir, masal, tekerleme, deyim, masal, halk hikâyesi ve efsane gibi ürünlerinde, yazıda tekdüzelik olmakla birlikte söz varlığı ve sözdizimi bakımından standarttan sapan biçimlerin kullanılması adettendir. Özellikle roman ve hikâyelerdeki diyaloglarda konuşmacıya göre farklı diller kullanılabilir. Örneğin bazı metinlerde lehçeler yoğun olarak kullanılmaktadır. Standart dışı ses, biçim, sözdizimi ve söz varlığı içeren pek çok eser saymak mümkündür.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın