medyauzmani.com
CHP’li Toprak: “Hükümetin Türkiye Varlık Fonu’na müdahale etmesi ve yüksek faizle borçlanması ateşten mal kaçakçılığıdır” – Yerel Haberler

CHP’li Toprak: “Hükümetin Türkiye Varlık Fonu’na müdahale etmesi ve yüksek faizle borçlanması ateşten mal kaçakçılığıdır”

CHP Genel Başkanı Kıdemli Danışmanı Erdoğan Toprak, “Seçime sayılı günler kala deprem yaralarının sarılması için acilen kaynak aranırken, hükümetin Türkiye Varlık Fonu’ndaki kamu varlıklarını garanti altına alarak yüz milyonlarca avroyu yüksek faizle borçlanması” dedi. , kelimenin tam anlamıyla “Ateşten mal kaçırmaktır. Ülkenin geleceği ve milletin mal varlığı yabancı bankalara ipotek edilmiştir. Bu borcun sağladığı kaynağı yakınlarına dağıtarak bir kişiye seçim öncesi servet aktarmayı amaçlar.” kamu bankaları aracılığıyla hükümet.”

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, bugün haftalık değerlendirme raporunu yayınladı. Toprak, raporda şunları kaydetti:

Nefret getiren söylemlerin yerine saygıyı, hoşgörüyü, uzlaşmayı ve toplumsal barışı getirmenin zamanı gerçekten de gelmiştir.”

“37 yaşındaki Aaron Hamza Yusuf, İskoç Ulusal Partisi’nin başkanı ve ardından İskoçya’nın başbakanı seçildi. Nova Scotia’nın başbakanı, kadın haklarının önde gelen savunucuları arasında yer alıyor. Yerlerini hoşgörü, uzlaşma ve toplumsal barışın alması çok gecikti.” .

Yazılı bir anayasası bile olmayan dünyanın en eski ve köklü ülkelerinden biri olan İngiltere’de demokrasi, ardından İngiltere’deki diğer ülke İskoçya’da; İnsan hakları, meritokrasi, haklar, adalet ve eşitlik konusundaki ezici toplumsal mutabakat göz önüne alındığında, ülkemiz Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken içine düştüğü mevcut durumu hiçbir şekilde hak etmiyor. Hiçbir ideoloji, ideoloji veya siyasi söylem, bir siyasetçinin rakibini “rezil” olarak yaftalamasına, tehdit ve hakaretler savurmasına bahane veya gerekçe olamaz.

14 Mayıs’ta plütonun oluşmasını bekleyen halkımız, bu raporlarda ülkemizin kara listeye alınmış olmasının ayıbını, hükümet değiştirerek ortadan kaldıracaktır.”

Uluslararası Af Örgütü’nün geçtiğimiz hafta yayınladığı 2022-2023 raporunda, Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve haklara getirilen kısıtlamalar dışında ekonomik tablonun geniş bir yelpazede yaşam hakkı ihlallerine yol açtığı ilk kez vurgulandı. segmentler. Haksız tutuklamaların, yargılamaların ve yasakların geldiği tehlikeli boyutların kapsamlı bir şekilde tartışılmasıyla birlikte hayat pahalılığı krizinin derinleştiğine işaret eden Erdoğan, hükümetin her alanda ülkeye geldiği noktayı tüm dünyanın izlediğini gözler önüne seriyor. .

Gösterilerin şiddetle bastırıldığı en az 20 ülkede muhalefete yönelik baskıya yargı baskısının da eklendiğini belirtti. Türkiye’nin ihlal riski en yüksek ülkeler arasında yer aldığı bu rapor, aynı zamanda hükümetin zihniyetinin de aynasıdır. Demokrasi hasreti çeken ve 14 Mayıs seçimlerini bekleyen halkımız, iktidar değişikliği ile birlikte ülkemizi bu tür raporlarda kara listelere almanın utancından kurtulacaktır.

Sonraki Bankacılık Lisansları ve Yeni Banka Kurma İzinleri Seçim Yaklaşırken Dikkat Çekiyor

Seçimler yaklaşırken arka arkaya verilen banka lisansları ve yeni banka kurma izinleri dikkat çekiyor ve hükümetin acelesi olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Geçmişte iktidara yakın kişilere verilen banka izinleri ve siyasi talimatlarla iktidara destek veren medya patronları Türkiye’yi 2002 bankacılık krizine sürüklemiş, siyasi destekli bankaların çoğu boşaltılmıştı.

Devlet bir an önce Türkbank’ı satmalı, Ticaret Bakanlığı’nın ve devletin kontrolüne almalı, bu ruhsatların ve faaliyet izinlerinin bankacılık finans sektörü için ne amaçla verildiğini, aracının kim olduğunu, dilekçe sahibinin kim olduğunu kamuoyuna açıklamalıdır.

“4 bakanlığın bir haftada açıkladığı bireysel alımların toplamı 140 bin kişiyi aştı.”

Kamu kurum ve kuruluşlarında personel alımında peşpeşe yapılan açıklama ve vaatler, 2023 yılı için öngörülen devlet daireleri, memur, sözleşmeli ve geçici hizmet kadrolarının oylama ile kullanıldığını göstermektedir. Sağlık, Adalet, Milli Eğitim ve Milli Savunma Bakanlıkları olmak üzere sadece 4 bakanlığın açıkladığı toplam alım sayısı bir haftada 140 bini geçti.

Sadece bu dört bakanlığın yapacağı kamu atamalarının toplam sayısı 140.867 kişidir. Önümüzdeki günlerde diğer bakanlıklar ve kamu kurumları için de benzer toplu alımlar başlayacak. Kaybedeceğini anlayan iktidar, yavaş yavaş kamu kadrolarını “torpido” alımlarıyla dolduruyor. Adaletten, eşit rekabetten ve liyakatten uzak olan bu adaletsizliğe gücümüz yettiğince son vereceğiz. Mağdurların haklarını iade edeceğiz.

“Ülkenin geleceği ve ulusun performansını yönlendiren varlıklar yabancı bankalara emanet”

Türkiye Varlık Fonu (TVF), seçime günler kala fon varlıklarını teminat göstererek dış borçlanmayı hızlandırdı. İki yıl önce 1 milyar 250 milyon euro borçlanan ve İstanbul Finans Merkezi inşaatında işten ayrılan kamu müteahhitlerine 1.6 milyar TL ödeyen TVF, geçtiğimiz hafta 790 milyon euroluk yeni borçlanmaya gitti. Bu borçlanmanın ardından TVF’den üç kamu bankasına 111,7 milyar TL sermaye aktarıldı.

Deprem yaralarının sarılması için acil kaynak ihtiyacı ortadayken, hükümetin seçimlere sayılı günler kala, TVF’nin kamu varlıklarını garanti altına alarak yüz milyonlarca avroyu yüksek faizle borçlanması, adeta yangından mal kaçırmaktır. . Ülkenin geleceği ve milletin varlıkları yabancı bankalara ipotek edilmiştir. Bu borcun sağladığı kaynakları kamu bankaları aracılığıyla otorite yakınlarına dağıtarak seçimlerden önce birilerine servet aktarmayı hedefliyor.

“Kredi ve banka kartı giderleri geçen yıla göre yüzde 131 artarak 115 milyar TL’ye ulaştı.


AKP belediyelerinin arazi sattığını iddia etmek

BDDK verilerine göre; Kredi ve banka kartları kullanılarak yapılan harcamalar bir önceki yıla göre yüzde 131 artarak 115 milyar TL’ye ulaştı. Başta yemek olmak üzere günlük harcamaların çoğunlukla kartlarla yapılıyor olması, geliri rutin giderlerine yetmeyen ailelerin gelecekteki gelirlerini şimdiden tüketmek zorunda olduklarını gösteriyor. Kredili mevduat hesapları yüzde 75 artarken, borç batağı daha da derinleşiyor.

Merkez Bankası’nın düşük faiz oranlarına rağmen ticari kredi faizlerinin yüzde 30-40 aralığında olması ve krediye erişimin zor olması firmaları ticari KMH kullanmaya yöneltiyor. Kart harcamalarına ilişkin ekonomik model ve mevcut politikaların ortaya koyduğu tabloyu yansıtan BDDK verileri; Bireylerin, hanehalklarının ve şirketlerin borç yükünün derinleştiğini, sorunların ağırlaştığını ve gelecekteki gelir tüketiminin ön plana çıktığını gösteriyor.

“KKM’ye ödenen fahiş bedele rağmen ruhsat çıkmadı ve tespit edilen faiz arttı.”

Hazine ve Merkez Bankası tarafından 2022 yılında Döviz Korumalı Mevduat’a (KKM) aktarılan faiz ve kur farkı tutarı 181,5 milyar TL’ye, vergi istisnası ile maliyeti ise 205,5 milyar TL’ye ulaştı. İktidarın faizi indirirken kurdaki yükselişi engellemek için ekonomiye ve halka yüklediği bu 10 milyar dolarlık maliyet, ‘lira’ politikasının da iflasını kaydetti.

Merkez bankasının politika faizinin en fazla 3 puan üzerinde olan faiz tavanı artırıldığında, bankalara bu hesaplara ne kadar faiz ödeyeceklerini belirleme fırsatı verildi. Mevduat faizleri politika faizinin üç katı olan yüzde 22-24’e yükseldi. KKM’nin ödediği yüksek bedele rağmen lira çıkmadı ve ikna edici bir faiz artışı yapıldı. Yeni ekonomik modelin diğer iki ayağı iflas etti. İktidar telaş içinde, ne yapacağını bilemez halde, seçime kadar kur yükselmesin diye “sel arkamdan” anlayışıyla her şeye saldırıyor.

“AKP iktidarında 21 yıldır her Tarım ve Orman Bakanı ‘tarım devrimi’ yaşadığını söylerken, aksine ülkede tarım ‘karşı devrim’di”

AKP yönetiminde 21 yıldır her Tarım ve Orman Bakanı kendi “tarım devrimini” gerçekleştirdiğini söylese de, tam tersine ülke tarımında bir “karşı devrim” yaşanıyor. Tohumculuk Yasası ve Biyogüvenlik Yasası ile ekime son veren hükümet, şimdi de yaptığı yeni değişikliklerle bakanlıktan izinsiz üretimi yasaklıyor. Sözleşmeli çiftçiliği uygularken, iki yıldır ekilmeyen tarım arazilerini devralmayı hedefliyorlar.

Şimdi aynı iktidar 21 yıldır ülke tarımını yönetmemiş gibi tarımda devrim yapıyor. Üreticilerin elini sözleşmeli üreticinin sistemine bağlar. Üretim yapabilmek için Bakanlıktan izin alınması gerekmektedir. Fahiş girdi maliyetleri, yüksek enflasyon, dışa bağımlılık, ithal gübre, ilaç, tohum vb. Bu nedenle tarlasını, bağını, bahçesini ekip biçemeyen üreticiye ‘İki yıl üst üste ekmezsen toprağına el koyarım’ denilerek ülkede tarıma ‘karşı devrim’ başlatılıyor. .

“Putin’in Belarus’a taktik nükleer silah yerleştirme kararı, Ukrayna savaşında barış sürecinin çok uzak olduğunu gösterdi”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Belarus’a taktik nükleer silah yerleştirme kararı, Ukrayna savaşındaki gerginliğin yeni bir boyuta taşınacağını, müzakerelerin ve barış sürecinin çok uzakta olduğunu gösterdi. İngiltere’nin Ukrayna’ya “düşük uranyumlu mühimmat” gönderme kararının ardından Rusya’nın bu hamlesi yakın gelecekte gerilimi artıracak.

Belarus’ta taktik nükleer silahların konuşlandırılması, Rusya’nın Ukrayna’daki hedefleri Ukrayna’daki savaşın seyrinden çok daha kısa sürede vurmasına izin verecektir. Ayrıca Rus ordusu, Orta ve Doğu Avrupa’daki NATO hedeflerini vurma fırsatına sahip olacak. Bu son gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki, bir müzakere masası kurma ve Ukrayna savaşına barış getirme ihtimali çok uzaktır. Putin’in hamlesine yanıt olarak Ukrayna, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni acil toplantıya çağırırken, ABD ve Avrupa Birliği Rusya’ya yönelik yeni yaptırımları açıkladı.

“Hükümet Finlandiya’nın NATO üyeliğini kabul etti ve bu ABD ve Batı ile zahmetsiz bir çabaya dönüştü”

Rusya, Türkiye, İran ve Suriye arasında daha önce ertelenen dışişleri bakan yardımcıları düzeyindeki dörtlü görüşmenin 3 Nisan’da Moskova’da yapılması bekleniyor. Bu görüşmenin ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Ankara’yı ziyaret edecek. Suriye yönetimi ise Türkiye ile “normalleşme” koşullarından vazgeçmeyeceğini açıklarken, Suriye’de ABD ile İran arasında tırmanan gerilim ve Suudi Arabistan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyeliği, hararetli gelişmelerin ivme kazandığına işaret ediyor.

Çin’in İran ve Suudilerle yaptığı anlaşmayla bölgede değişen dengelerin hız kazandığı dikkate alındığında, yakın gelecekte özellikle Suriye’de tehlikeli gelişmelerin olacağı anlaşılır. Hükümet, ABD ve Batı ile sakinleşmeye çalışırken, Finlandiya’nın NATO üyeliğini onaylamasıyla Rusya-Çin-İran-Suudi ittifakının ortaya çıkması ve harekete geçmesi, Türkiye için bu konuda belirleyici gelişmeler olabileceğine işaret ediyor. (Anka kuşu)

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın