medyauzmani.com
Çekim ekleri ile yapım ekleri arasındaki farklar | YerelHaberler – Yerel Haberler

Çekim ekleri ile yapım ekleri arasındaki farklar | YerelHaberler

Çekim ekleri ile yapım ekleri arasındaki bariz farklar aşağıda verilmiştir:

a) Çekim ve türetme arasındaki en önemli ayrım zorunluluk ilkesiyle ortaya çıkar. Bu özellik, görüntülemenin bir zorunluluk olarak yapılması ve türetmenin isteğe bağlı olmasıdır. Emir ilkesi, Türkçedeki bazı temel durum eklerinde (basit, gösterme, italik, ayrı) açıkça görülmektedir. Ali’nin çiçeklere bakması gibi bir örnekte fiil, bir yalın ve onlara bağlı bir eğilimle iki öğeyi arıyor.

Benzer şekilde, çiçekleri sulayan çocuk gibi bir cümlede, su fiili mutlaka basit bir özne ve çocuk gibi kendisine anlamsal bir durum eklenmiş bir nesne gerektirir.

b) Cümle bilgisi açısından alaka, konuyla ilgili ikinci özelliktir. Çekim, morfolojinin bir parçası olmasına rağmen, dilbilgisi ile yakından ilgilidir. Dil bilgisi gerekliliğine bağlı olarak belirli kelime biçimleri cümlede yer almalıdır. Türk dilinde özne aday hâlindedir ve nesne eki ile verilir vs. tavırların nedeni budur. Çekim, birçok durumda gramer nedenleriyle ortaya çıkar ve sözdizimi için gereklidir. Türetmede, kelimelerin sınıfını değiştirmek de bir gramer olgusudur. Ancak ikisi arasındaki gramer yararlılığındaki fark, türetilmiş bir kelimenin seçiminin gramer gerekliliklerinden kaynaklanmamasıdır. Burada yine durum ekleriyle uğraşmak zorundayız. Bilindiği üzere durum ekleri, zorunlu olsun ya da olmasın, bir ana unsurla ilişkilendirilmek zorundadır. Bu bağlantı, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi dilbilgisel bir buyruktan kaynaklanabilir veya fiilin anlamını daha da netleştirmek için yapılabilir. Soyadlarından türetilen bir kelimenin kullanılması gramer zorunluluğundan kaynaklanmaz. “Dergi kütüphanede bulunamadı” gibi bir cümle dil bilgisi açısından incelenirse dergi ve kütüphanedeki kelimeler cümlenin ana unsuruyla ilişkilendirilir. Ancak -IXk ekinden türeyen kitaplık kelimesinin seçimi cümlede gramer zorunluluğundan değil, konuşmacının tercihinden dolayı yapılmaktadır.

c) Diğer bir ayrım ise gramer kategorisinin ve anlamının değişmesidir. Yapıcı ekler, türetilmiş neolojizmlerin türünü değiştirir. Ancak çekimli isimler, kategorileri değiştirmeyen isimlerdir. Diğer bir deyişle, aynı sözcüksel birimin farklı biçimleri bir çekimle ortaya çıkar ve türetilmiş sözcüğün kategorisi epitetlerle belirlenir.

Türetme, Türkçe gibi etimolojik eklerin çok olduğu dillerde yeni oluşan kelime veya aynı türün devamı olan kelimelerin türünde değişiklik meydana getirir.

Sıfatın Türkçe -lu ekinden türetilmesi kategori değişikliğini (tuz > tuzlu yemek), gözlük kelimesinden -IXk eki ile türetilmesi ise aynı kategorinin devamını göstermektedir. Öte yandan çekim ekleri herhangi bir değişiklik meydana getirmezler. Çocuk, çocuk, çocuk, çocukta, çocuktan, çocuktan gibi kullanımlarda cinsiyet değişikliği yoktur ve yukarıdaki ekler kelimenin anlamı ile doğrudan ilgili değildir.

d) Yansıtma ve tekrarlanabilirlik de yapısal ve baypas yapıştırıcılarını ayırmada önemli bir kriterdir. Çekim ekleri grubundaki soyadları belirtme özelliği taşır. Bu özellik, soyut hücrelerden oluşan bir yapıya benzetilebilir. Hücreler sayı, durum, zaman/mod vb. ile ayarlanabilir. Fotoğrafçılık sınıfı değerlerine sahiptir. Her kelime, hücrenin gerektirdiği çekim özelliği ile donatılmıştır. Bu konuda bir diğer önemli nokta ise birden fazla çekim kategorisinin bir kelimede toplanabilmesidir. Bu ekler, farklı fotoğraf kategorisine ait olmalıdır. Herhangi bir kelime, durum, iyelik ve çoğul gibi farklı çekim türleri alabilir: çocuklar lar ım-ı.

Okçuluk, derivasyondan daha yoğundur. Seçilen ismin çoğulu rastgele bir sözlükten kolayca tahmin edilebilir. Ancak gelişigüzel seçilen bir kelimenin belirli bir yapım eki ile türetilmesi olasılığı oldukça zordur. “Hasta” kelimesi kolayca hasta olarak çekilebilirken -ia eki olan “hasta”dan türetilemez.

Türk dilinde hem isim çekimi hem de fiil çekimi oldukça düzenlidir. Durum ekleri tüm isimlere düzenli olarak uygulanabilir. Türkçenin tarihsel dönemlerine bakıldığında yön, saz ve eş eklerinin yansımalarının şimdiki duruma göre daha düzenli olduğu söylenebilir. Ancak bu düzenlilik Eski Türkçedeki şahıs zamirlerinde bile tam değildir.

Benzer bir tablo fiil çekimi için de geçerlidir. Fiil ekleri, kelime türünü değiştirerek ve çekim ekleri alarak yapı eklerine yaklaşır. Ancak ulaçlar ve özellikle sıfat fiilleri, çekim ekleri gibi, çekim özelliği ve hemen hemen tüm fiillere uygulanabilme özellikleri bakımından çekim ekleri gibi davranırlar.

e) Anlamsal fark, iki grup arasındaki ayrımı da verir. dünya dillerinde isimlerde sayı, cinsiyet, mizaç/belirsizlik ve durum ekleri şeklindeki çekimler; fiillerde değer, zaman, kip, kişi, sayı ve cinsiyet; Sıfatlarda karşılaştırma sayı, cinsiyet, durum ve tamlama gibi kategorilerde gerçekleşir. Öte yandan, türetme büyük ölçüde anlamsal kategoriye atıfta bulunur. Bybee 1985’ten başlayarak Booij, ilk kelimenin anlamı türemiş kelimenin anlamıyla yakından ilişkili olduğu için anlamsal uygunluk verir. Ancak bu tür bir anlamsal önem, çekim kategorilerinde görülmez. Etimolojik ekler semantik ilgi nedeniyle kök kelimeye daha yakındır. Kişi ve sayı ekleri fiillerde koşul ve zaman eklerine göre daha sık geçer.

Türkçenin çekim ve çekim ekleri bakımından zengin olması bu ayrımı daha da belirgin hale getirmektedir. Bilinen Türkçe ekleri (isimin ismi, ismin fiili, fiilin ismi ve fiilin fiili) beklenen/bilinen değişimi sağlar. Yalın çekim eklerinden verilen araba, eşitlik, yön gibi ekleri düşündüğümüzde bunların geldikleri kelimelere yeni anlamlar kattığı söylenebilir. Soyadlarının kalıplaşarak yeni anlamlar oluşturması, onların sözlüklerde üst sıralarda yer almasını zorunlu hale getirmiştir.

Öte yandan ulaçtan türemiş kelimelerin kalıp yargılar dışında sözlükte yer alması beklenemez. Çünkü ulaç, anlamı kalıcı olan sözcükler türetmez. Bu yönüyle ulaçlar çekim eklerine yaklaşır.

0 İki kategori arasındaki diğer bir ayrım, semantik organizasyon eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Çekimler, türetmelerden (son ekler) anlamsal olarak daha düzenlidir. Çekim ekleri bulundukları kelimedeki görevleri yerine getirirler. Öte yandan epitetli türetim sözcükleri, gramerin sunduğu olanaklarla birlikte, konuşucunun ilk konuşma anında anlatmak istediği şeyle de yakından ilgilidir. Diğer bir deyişle türetmede farklı etkenlere bağlı olarak anlamsal farklılaşma görülebilmektedir.

Şimdiki zaman eki – (X)yor her fiile gelebilir ve anlamı hemen hemen aynıdır. Ancak etimolojik eklerin kelimeye yüklediği anlamlarda (evlilik, kötülük, gibi) farklılıklar vardır. Yapım ekleri kendi anlam sınırları içinde anlam alan(lar)ı oluşturur. Her ek, bu semantik alanda yeni kelimeler oluşturur. AR soneki: yaz, çiz, vb. Sözcüklere gelebilirken *kalar, *görer gibi türetmeler yapamaz. Ancak çekim ekleri yeni anlamlar oluşturmadığından hemen hemen tüm kelimelere uygulanabilmektedir.

g) Mimari de çekim ve türevi ayırmak için kullanılan kriterlerden biridir. Bu özellik, sapkın kelimelerin yeni bir türetim getirememesiyle ilişkilidir. Çekim, ilgili kelimeyi sonlandırır ve ardından yapım eki gelmez. Türetmede ise bu tür bir sonlandırmadan söz edilemez. Türetilmiş kelime tekrar türetilebilir. Türetme sözcük gövdeleri oluşturur ve yeni yapılar oluşturur. Tüm bu türetmelerden sonra sadece çekim uygulanabilir. Bu kural aynı zamanda iki yapının ne kadar farklı olduğunu da gösterir. Bu, yirmi sekizinci küresel Greenberg kuralını oluşturur. Türetme çekim eklerine uygulanamaz.

Zengin bir ek sistemine dayanan Türkçe’de bu kuralın genel olarak işlediğini söyleyebiliriz. Milliyet örneğinde vatan kelimesi önce -tire, ardından -lXk ekiyle türetilmeye girmiştir. Ancak bu eklerden sonra ek çoğul halini almıştır. Çoğul ekinden sonra yapım eki girilemez. Fiil çekimlerinde de belirli bir sıra uygulanır.

Ancak bu kuralın uygulanamayacağı bazı durumlar da vardır, ister Türkçe’de ister diğer dillerde olsun. -ki aitlik eki hem çekim hem de belirtme eklerinde verilir. Bu ek, evdekini örneğinde olduğu gibi durum ekinden sonra gelir ve ardından kendini gösteren bir durum eki gelir. Yani iki durum eki arasında yer alır. Bu ekin doğrudan kelimenin içine geldiği örnekler de vardır: dün gibi, yarın gibi.

h) Psiko-linguistik fark aynı zamanda çekiciliği vecdden ayırır. Normal görüntüleme şekilleri doğrudan işlenir. Yani otomatik bir süreç gibi. Türetilmiş kelimeler zihinsel sözlüğe dahil edilir ve burada türetilir. Yani sözlüklerde kelimelerin türetim biçimleri varken dönüşlülük biçimleri yoktur. Çünkü çekim kalıpları öngörülebilir ve otomatiktir. Düzensiz formlar, örneğin yalnızca sözlüklerde görünür. Senin ve benim için. Bu özelliğinden dolayı çekim eklerinin sözcüklere düzenli olarak uygulanabildiği ve öngörülebilir olduğu sözlüklerde çocuk, çocuklu, çocuk gibi biçimler bulunmamaktadır. Çekim özelliğini yitirmiş türemiş ekli sözcükler de sözlükte yer almaktadır. Bu nedenle, bileşik (-n ekinden türetilen), eşitlik ve yön eklerini içeren kelimeler de sözlüklerde kolayca bulunabilir: yaz, reddet.

i) Üretmek ve çekmek arasındaki diğer bir fark, önem özelliğidir. Çekim kategorilerinin anlamları kelime tabanı ile daha az ilişkiliyken, türemiş kelimelerin anlamları kelime tabanı ile daha yakından ilişkilidir. Yukarıda bahsedildiği gibi, çekim kategorileri, temelleri ile tahmin edilebilir anlamsal çağrışımlar yaratır. Öte yandan, türetilmiş kelimeler anlamsal olarak özeldir. Haspelmath, uyum, durum ve kiplik eklerinin eklendikleri kelimelerin tabanlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını söyler.

i) Çekim kategorilerinin yinelenemeyeceği, türetmenin yinelenebileceği ayrımı, çekim ve türetme arasındaki diğer bir özelliktir. Türkçede çekim ekleri tekrar edilebilse de birisi, bazısı vb. tekrarı da mümkündür. örneklerde olabilir. Türkçede çekim ekleri aynı kategori içinde örtüşmez. Ancak bazı durumlarda yapım eki kullanımı gözlük-lük-çu-lük ve ver-dir-t-tir- gibi örneklerde bir kelimede birden çok kez geçebilmektedir.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın