medyauzmani.com
AKP’nin büyük dağıtım faciası – Dokuz8haber – Yerel Haberler

AKP’nin büyük dağıtım faciası – Dokuz8haber

Bergün’den Sevgili Çelik’in haberine göre TÜİK, 28 Şubat 2023’te 2022 dördüncü çeyrek dönemsel GSYİH verilerini yayınladı. 2022 büyüme verileriyle birlikte dağılımda büyük facia ortaya çıktı. Bölümümde 21. yüzyılın en kötü resmini yaşıyoruz. Türkiye büyüyor, GSYİH artıyor ama dağılım kötüleşiyor, iyileşmekten bahsetmiyorum bile. Gayri safi yurtiçi hasıla, bir ülkede bir yılda üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeridir. Günlük dilde buna “çörek” diyoruz. Biraz farklı olmakla birlikte milli gelir kavramı da kullanılmaktadır.

GSYİH 2022’de %5,6 arttı. Ancak büyüme verileri tek başına anlamlı değil çünkü herkese farklı yansıyor ve herkes aynı şekilde büyümüyor. Önemli olan sosyal sınıfların ve grupların ne kadar büyüdüğü ve ne kadar paylaştığıdır. Dağıtım dediğimiz şey budur. Günlük dilde “pastadan pay alan” şeklinde ifade ederiz. Bu gelir dağılımını da (fonksiyonel ve mesleki) olarak adlandırıyoruz. Pastadan işçinin payı ne kadar oldu? Sermayenin, karın ve faizin pastadaki payı nedir? Bütün mesele bu. Dolayısıyla, dağılımı göz ardı eden ve ona odaklanmayan GSYİH ve milli gelir analizleri anlamlı değildir.

TÜİK verilerinde ne kadar fazla işçilik ödemesi ve net işletme fazlası olduğunu da görebiliriz. Bu veriler, gelir dağılımını ve dağılım ilişkilerini ortaya koyması açısından oldukça önemlidir. TÜİK metodolojisine göre işçilik ödemeleri, çalışanın yaptığı iş karşılığında nakdi ve ayni olarak ödediği toplam ücrettir. İstihdam ödemeleri, nakdi veya ayni olarak ödenen ücret ve ücretler ile çalışanlar adına işverenler tarafından ödenen sosyal güvenlik katkı paylarından oluşmaktadır. Başka bir deyişle, işçilik ödemeleri net ücretleri değil, brüt ve düzgün işçilik maliyetlerini temsil eder. Bu çok önemli. TÜİK verilerinde yer alan işçilik ödemeleri, çalışanların aldığı net oranlar değildir.

TÜİK’e göre faaliyet fazlası, net katma değerden çalışanlara yapılan ödemeler ve üretim vergilerinin düşülmesi ve sübvansiyonların eklenmesi ile elde edilmektedir. TÜİK’e göre işletme fazlası, sermayenin katma değer içindeki payını temsil eder. Gayri safi katma değere şüphesiz sabit sermaye tüketimi (amortisman) da dahildir. Bilindiği gibi, amortisman doğrudan bölünmenin bir parçası değildir. Net pay, amortisman indirimi ile yapılabilir. Ancak burada orijinal TÜİK verilerini kullanarak işgücü ödemelerinin brüt katma değer içindeki payını ele alacağım. Net dağılımda da eğilimin önemli ölçüde değişmediğini görüyorum.

Ücret oranı artar ve gelir payı azalır

TÜİK verilerinde en çok öne çıkan konu, emek (istihdam) ödemelerinin payındaki keskin düşüş oldu. Uzun, kısa ve orta vadede bunu görüyoruz. TÜİK’e göre yıllık işçi ödemelerinin payı 2022’de yüzde 26,5’e geriledi. 2021’de bu pay yüzde 30,1 oldu. Böylece sadece son bir yılda işçilik ödemelerinin payı 3,6 puan azaldı. Biraz daha geriye gittiğimizde asıl kırılmanın 2016’dan sonra başladığını görüyoruz. 2016’da %36,3’e yükselen işçilik ödemelerinin payı 6 yılda yaklaşık 10 puan azaldı. 2016’da yüzde 47,5 olan özkaynak payı, 2022’de yüzde 54,5’e çıkacak. İş kaybı sermayeye gidiyor.

Bu kadar kısa sürede bu kadar hızlı düşüş, tam bir dağıtım şoku anlamına geliyordu. “Timsah kapitalizmi” analojisinden hareketle buna “timsah oluşumu” diyebiliriz. Timsahın ağzı açıldı ve işletmeden elde ettiği gelir yutuldu.

2022’de yüzde 26,5 olan emek ödemelerinin toplam katma değer içindeki payı sadece son yıllar açısından değil, TÜİK’in 2000 yılından bu yana açıkladığı veriler ve AKP dönemi açısından da en düşük noktayı ifade ediyor. AKP 2002’de iktidara geldiğinde emek ödemelerinin toplam katma değer içindeki payı yüzde 28,3’tü.

Ancak, bu yüzde buzdağının görünen kısmıdır. Dağıtım ilişkileri göründüğünden daha kötü. İşgücü ödemelerinin payı, belirli bir dönemde kümülatif dağılımı gösterir. Bu oranlar belirli toplumsal kesimlerin payına düşen miktardır. Ancak bu parçaların sayısı ve birbirine oranı aynı kalmaz. Ücretli emeğin istihdam içindeki payı giderek artmaktadır. Bu nedenle, dağılımdaki gerçek tabloyu ve eğilimi anlamak için ücretli emeğin emek içindeki payını dikkate almak gerekir.

20 yıllık dağıtım felaketi

2002 yılında işgücü ödemelerinin toplam katma değer içindeki payı yüzde 28,3 oldu. Aynı dönemde ücretli işçi (işçi ve işçi) sayısı ise 10,6 milyona ulaştı. İstihdamda iş karşılığı (ücretli iş) karşılığı ödenenlerin oranı 2002’de yüzde 49,7 iken, 2022’de bu oran yüzde 71,6’ya yükseldi. 2022 yılında çalışma karşılığı ücret alan işçi (işçi ve memur) sayısı 22,6 milyona, istihdamdaki payı yüzde 71,6’ya ulaşırken, ücretli emeğin pastadaki payı yüzde 26,5’e geriledi. Yani 2002’de ücretlilerin yüzde 49,7’si pastadan yüzde 28,3 pay alırken, istihdamdaki payı yüzde 71,6’ya yükselen ücretlilerin payı 2022’de yüzde 26,5’e geriledi (grafik). İşte sır. Dağılımdaki gerçek tabloyu anlamak için ücretli istihdamdaki artışı da dikkate alarak yeniden hesaplamamız gerekiyor. Çalışma karşılığında ücret alanların payındaki artış dikkate alınmadan, sadece kümülatif dağılımın oranları üzerinden yapılacak bir analiz eksik olacaktır.


Türkiye İstatistik Kurumu: Ocak ayında tavuk eti üretimi yüzde 4,6, tavuk yumurtası üretimi yüzde 1,1 azaldı.

İşçilik ödeneği alanların (ücretli işçiler) istihdamdaki payını dikkate alarak yeniden hesapladığımızda, işçi ödemelerinin 20 yılda yüzde 28,3’ten yüzde 18,4’e düştüğünü görüyoruz. Bunu nasıl hesaplıyoruz? Yüzde 49,7’lik işgücü yüzde 28,3, ücretlilerin yüzde 71,6’sı ise yüzde 26,5 kazanıyorsa göreli gerileme nedir? İşte onu hesaplıyoruz. 2002 yılındaki düzeyini koruyabilmesi için işgücü ödemelerinin pazardaki payının yüzde 40,8 olması gerekirdi. Öyle olsaydı, işgücü kotası sabit kalırdı.

Ücretli emeğin göreli payının yüzde 28,3’ten yüzde 18,4’e düştüğü vurgulanırken, bu payın giyilen emeğin toplam maliyeti olduğu vurgulanmalıdır. Bu pay, çalışan vergisi, sigorta primleri, işveren sigorta payı ve işveren tarafından ödenen ayni ödemeleri içermektedir. Net satın alımın %18,4’ü amortismana tabi olmayan bir paydır. Asgari ücret düzeyinde bile işçi, toplam işçilik maliyetinin yaklaşık yüzde 70’ini alıyor. Ücret ne kadar yüksek olursa, net oran o kadar düşük olur. Böylece pastada istihdamın payı birikimli olarak 28,3’ten 26,5’e gerilerken AKP döneminde yüzde 28,3’ten yüzde 18,4’e geriledi. Bu tablo, devasa ve tehlikeli bir gelir transferi ve derinleşen sömürü anlamına geliyor. AKP döneminde işçi sınıfından zengin kesime çok büyük bir kaynak aktarıldı. Büyüme verilerini buradan okumalısınız.

Otoriter çalışma sisteminin özeti

Yirmi yıllık AKP iktidarında ortaya çıkan büyük dağıtım felaketinin temel nedeni, AKP dönemindeki otoriter ve otoriter çalışma sistemidir. İşçilerin büyük çoğunluğu sendikasız ve toplu iş sözleşmesi dışında. Sendikalaşmak ve hak aramak isteyen işçiler işten atılıyor. Grev yasaktır. İşten çıkarılan işçi mahkemeler tarafından işe iade ediliyor ancak işveren buna uymuyor. İşçiler uzun süreler ölesiye çalışırlar ve işte ölürler. İş cinayetleri bitmiyor. Kısacası çevremizde gördüğümüz her adaletsizlik, her adaletsizlik, her eşitsizlik, her yasa dışı eylem, bölüşüm ilişkilerinde ete kemiğe dönüşüyor. İşçiden, işçiden alınır, zengine geçer. Özetle, TÜİK’in dağılım verileri, otokratik/otoriter emek sistemindeki acımasız kapitalist sömürünün tehlikeli boyutlarını göstermektedir. 2023 seçimlerine giderken, AKP açısından 20 yılın işçi sınıfı açısından bir başka anlamının da emekten sermayeye yoğun kaynak aktarımı olduğunu belirtmek gerekir.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın