medyauzmani.com
42 yıl geçti zihniyet değişmedi – Yerel Haberler

42 yıl geçti zihniyet değişmedi

Yaşı ilerlemişken idam edilen Erdal Eren, 12 Eylül’de “Asıl amaç mücadeleyi önlemek. Kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler” dedi. zihniyet değişmedi.

Usta / Zemo Ajouz

12 Eylül askeri darbesine karşı direnişin sembol isimlerinden Erdal Eren’in yaşlılık döneminde idam edilmesinin üzerinden 42 yıl geçti. 25 Eylül 1964’te Giresun’un Şebenkarahisar ilçesinde dünyaya gelen Eren, yaşını büyüttüğü için idam edildiğinde henüz 17 yaşındaydı. Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi olan Eren, Türkiye İnşaat Teşkilatı Devrimci Komünist Partisi ile başladığı mücadeleyi daha sonra Ulusal Devrimci Gençlik Derneği (YDGD) ve Türkiye Komünist Gençlik Birliği (TGKB) ile devam ettirdi.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencisi Sinan Soner’in 30 Ocak 1980’de Bakan koruması tarafından öldürülmesini protesto amacıyla 2 Şubat 1980’de düzenlenen gösteride tutuklanan 24 kişi arasında yer alan Eren Milli Hareket’ten Cengiz Gökçek Süleyman İzundemir, çatışma sırasında asker Zakaria Onji’yi öldürmek suçundan tutuklandı.

JET SPEED tarafından uygulama


Kanada Büyükelçiliği İnsan Hakları Ödülü 2022 Prof. Dr. Dr. Yemen Akdeniz’e verildi

Gösteri yapmak suçundan yargılanan Eren, 19 Mart 1980’de jet hızıyla idam cezasına çarptırıldı. Askeri Yargıtay 3. Dairesi, Eren’in infazını önce “delil yetersizliğinden” sonra da usulden bozdu. idam cezasının müebbet hapse çevrilmesini gerektiren “Terörle Mücadele Kanunu’nun 59. maddesi” gerekçesi ile. Ancak Başsavcılığın itirazı üzerine dosya Yargıtay Daireler Kurulu’na gitti ve orada reddedildi.

Kesin karar iki kez onaylandı

İki kez bozulan karar, Cumhuriyet savcılığının itirazı üzerine reddedildi ve ardından Milli Güvenlik Kurulu’nun onayladığı kararla Eren, 13 Aralık 1980’de Ankara Ulukanlar Cezaevi’nde idam edildi. Eren’in idam cezası, “İdamları Durduralım, Erdal Eren İdam Edilemez” küresel kampanyasına rağmen verildi.

O ölümden korkmuyor

Eren, infazından 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çolsan’a avukatıyla görüşmesine izin verilmediğini, 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edilmek istediğini, kendisine kemik testi istendiğini söyledi. 18 yaşından küçük olduğunun tespiti kabul edilmedi. Karısına uzaktan ateş açtığını ancak otopsinin yakın ateş sonucu öldüğünü ve ölümden korkmadığına “örnek olarak” asılacaklarını tespit ettiğini söyledi.

İstek takip edilmedi

İdam cezası verenler gerekli soruşturmaların hiçbirini yapmadı. İnfaz öncesi olay yeri incelemesi, olay yerindeki 24 kişi ve tanıkların dinlenmesi yerine sadece askerlerin dinlenmesi sağlandı. Olaylarda hayatını kaybeden Zakaria Onji’nin üzerindeki giysiler Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gönderilmedi, ifadelerine aykırı düşen askerler ise görmezden gelindi. Olay yerindeki balistik, askerlerin silahları ve Ongi’yi öldüren merminin mesafesi ile ilgili herhangi bir araştırma yapılmadı. Erin’in yaşını kemik taramasıyla belirleme talebi karşılanmadı. Unci’nin otopsisini Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde yaptığı bildirilen Ankara Numune Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Oktay Çetinsoy isimli bir stajyerin varlığı açıklanmadı ve mahkeme bu tutarsızlıkları soruşturmadı.

27 yıl sonra itiraf

Yargıtay 3. Dairesi üyesi emekli Hakim Albay Ahmet Turan, o dönemde yaşanan hukuksuzlukla ilgili olarak 27 yıl sonra şu itirafta bulundu: “Karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından bize gönderildi. ‘onayladık’ ama yine de kararın yeterli olmadığını görüyoruz.Burada çok hassas bir nokta var ki o da mermileri atan askerin vücudundan çıkan mermiler ile silahından çıkan mermilerin doğru mukayesesi. Olay yerinde iki tüfeğe ait boş kovanlar var ancak bunlar adli tıbba sevk edilmiş ve karşılaştırma yapılmamış.Askere sıkılan kurşunun %100 nereden geldiği dosyada yok. Erdal’ın silahı”. Çünkü incelenmemişti. Daha da önemlisi Erdal Eren girdiği bir evin bahçesine çömelmişti. Askerler geliyor. Silahı elinde rastgele ateş ediyor. Diyelim ki gelen askerlere ateş etti. Kendisine vuran askerlerden biri öldüğüne göre göğsünden yaralanmış olmalı. Ama sırtından vurulan asker.”

son Mektup

Eren’in ailesine bıraktığı mektuptaki sözleri bir yandan cesaretini gösterirken, diğer yandan da idam cezası veren zihniyetin amacını gözler önüne serdi. Uzun bir mektup yazan Eren’in sözlerinden bazıları şöyle: “Moralimin çok iyi olduğunu ve ölümden korkmadığımı çok net söyleyebilirim. Bunun büyük olasılıkla ölüme yol açacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılmaya, karamsarlığa düşmüyorum, devrimci olmaktan ve mücadeleye katılmaktan onur duyuyorum.Bu şekilde düşünmem ve davranmam halka ve devrime olan inancımdan geliyor. ölümden korkmuyorum deme, yaşamak istemediğim, hayattan bıktığım gibi anlaşılmasın, yaşamayı ve mücadele etmeyi elbette isterim. korkmamalı, cesaretle yüzleşmeli.İşlediğim iddia edilen suçtan dolayı yargılanmadığını biliyorsunuz.Asıl amaç bu tür olayları yıldırmak ve mücadeleyi engellemektir.O yüzden, bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler…”

Zihniyet değişmedi

Cunta lideri Kenan Evren de mektubunda Eren’in idamın amacına yaptığı vurguyu kabul etti. Efren’in Eren’in idamıyla ilgili bir soruya “Asmayalım, yedirmeyelim” yanıtı dönemin karanlık zihniyetini gözler önüne sermiş ve her zaman nefretle anılmıştır. Ama zihniyet değişmedi. Askerlerin öldürdüğü çocuklara “Asmayalım, yedirmeyelim” diyen Eren’in yerine “havaya ateş açtı”, “dur ihtarına uymadı, ateş etti” diyen kişi Eren’in yerine geçti. Ve bugün polis kurşunları. Kendi yasalarına bile uymayan mahkeme kararları nedeniyle cezaevlerinde tutulan binlerce kişi, ölüm cezasının yerini alan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yeniden yargılanıyor.

Kanunlar bugün de yok sayılıyor

IRIN’in avukatı İsmail Sami Çakmak, “Yasa ve uygulamalara baktığımızda 12 Eylül dönemine benzer günler yaşıyoruz” diyerek, 12 Eylül’de yasa olmadığını ancak en azından yasa çıkarıldığını belirtti. yasalar. Çamak, “Bugün yasalar da yok sayılıyor. 12 Eylül’ün şartları bugünkünden daha iyiydi dersem abartı olmaz. Bugün 12 Eylül’de tanık olduğum hukuksuzluk durumuyla karşılaşmadım. Bugün savcılar, İşlerini yapmıyorlar, tam tersine, İstismar ediyorlar. 12 Eylül’de en azından bir cumhuriyet savcısı, bir mahkeme bulabildik, başvurabileceğimiz bir mahkeme, “Şimdi onları da bulamıyoruz” dedi.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

Yorum yapın