1914 yılında Trabzon ili Çaykara ilçesine bağlı Soğanlı köyünde doğması, küçük yaşta babasının Erzurum-Kandili’de şehit olması, ilk ve orta öğrenimini yoksulluk ve sıkıntı içinde bitirmesinden ibarettir. annesi ve ağabeyinin (Mehmet Nazım Turan) yardım ve teşvikiyle. İlkokulu Çaykara’da, liseyi Bayburt’ta okudu. Ailesi köyde “Kur’anoğulları” lakabıyla anılırdı. Osman ise Turan unvanını aldı.
Çok çalışan Osman, liseye Trabzon’da başlamış, bugün Ankaralıların “Taş Mektep” dediği liseyi bugün İhtisas Hastanesi’nin bulunduğu yerde bitirmiştir. 1935 yılında Atatürk’ün kurduğu Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin giriş sınavını kolaylıkla kazandı. Ulus’ta Evkaf Apartmanı’nda faaliyet gösteren Fakülte’nin Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün başında büyük bilim adamı Ord. Profesör. Muhammed Fuad Köprülü hazır bulundu.
Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne ayrılan bu binanın giriş katındaki loş bir salona girenler, orta boylu, iri başlı, iri ela gözlü, uzun bir süre gece gündüz çalışan bir delikanlı görürlerdi. masa. Bu genç, burada hayatından ve eserlerinden bahsettiğimiz Osman Turan’dan başkası değildi.
Osman Turan, Ord. Profesör. Mehmet Fuad Köprülü başkanlığındaki Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün ilk öğrencilerindendir. Osman ilk andan itibaren çalışkanlığı ve çabasıyla hocasının dikkatini çekti. Fuat Köprülü’nün içten saygısı ve sarsılmaz bağlılığı, Anadolu çocuklarına özgü utangaçlığı ve tevazusu dikkatlerden kaçmadı. Nitekim bütün bu faziletleri ile kısa sürede bu büyük âlimin, herkesin bildiği gibi, son derece ender bulunan itibarını ve teveccühünü kazandı. Gerçekten de Cuprulo ona bir öğrenci olarak değil, bir asistan olarak davrandı. Nitekim Ortaçağ Tarihi Sempozyumu Kütüphanesi’nin müdürü Osman’dı.
Osman Turan ile ilk kez bu odada tanıştım. Ben profesörüm. Mehmet Fuad Köprülü’nün çok faydalı olan ders ve seminerlerine düzenli olarak katılmama rağmen yatılılıktan sonra yani üçüncü sınıftan itibaren erken modern tarih kürsüsünden ortaçağ tarihi kürsüsüne geçerek asıl öğrencisi oldum. – fırsatı kaçırmamak için. Bu andan itibaren Osman Turan’ın hep yanında olduk.
Seminer ve derslerinde hoş bir Karadeniz lehçesiyle konuşan Osman’ın ortaya koyduğu fikir ve görüşleri büyük âlim Fuat Küprulu ilgi ve sabırla dinler, zaman zaman tasvip eder; Bazen tamamlar veya düzeltir.
Osman Turan yazmaya çok erken başladı. Hatta ilk makalelerini ilk öğrencileri henüz öğrenciyken yazmıştır.1 1940 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun olunca aynı kürsünün asistanlığını yapmıştır.
Ord. Profesör. Muhammed Fuad Kuprulu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Bölüm başkanlığına atandıktan sonra öğrencilerine doktora yaptırtmaya başladı. Doktora derecesi verilen öğrenci sayısı dördü geçmedi: Prof. Dr. Dr. Fuad Küprulu’dan doktor ünvanını alan ilk öğrenci Osman Turan (1941), son doktor ünvanını alan öğrenci ise bu satırların yazarı Mehmet Altay Köymen’dir (1943). Profesör. Dr. Fuat Küprulu, Mehmet Altay Köymen’in doktora sınavını jüri başkanı olarak yürütürken (doktorasını Prof. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Fakültesi’nde M. Eğ.
Osman Turan, daha çok İslam öncesi kültür tarihine dair materyalleri öğrencilik yıllarından toplayarak yazmaya başladığı “12 Hayvanlı Türk Takvimi” adlı yayımlanmış eseriyle Doktor unvanını aldı.
1 Kasım 1956’da II. Abdülhamid’in torunu Amina Satya ile evlendi. 17 Ocak 1978’de öldü.
Osman Turan’ın bilimsel hayatı
Osman Turan’ın bilimsel hayatının 1941 yılında doktora derecesini almasıyla başladığı söylenebilir. Ancak asıl araştırmalarına 1944 yılında bir doçentle başladı. Kendisi için bir formalite olan doçentlik unvanını alarak kendisini serbest bırakan Osman Turan, bilimsel çalışma planında da önemli bir değişiklik yaptı: Türklerin Orta Asya’daki Türk tarihi ve medeniyetinden bu yeni vatan Türklerin tarihine nasıl taşınıp Anadolu’ya yerleştikleri anlatılmaktadır. Aslında Anadolu Selçuklu tarihi, Osman Turan’ın hayatının sonuna kadar ilmi çalışmalarının merkezini oluşturmuştur.
Osman Turan yine isabetli bir kararla yazma ana kaynakları yayımlamaya başlamıştır. Örneğin, Anadolu Selçuklu tarihine ilişkin en önemli iki yerel kaynaktan biri olan Aksaray’ın Farsça eserini geniş bir girişle neşretmiştir.
Daha sonra Selçuklu dönemi Türk tarihinin yegâne arşiv belgesi olan Üç Vakfiye’yi neşrederek Selçuklu tarihi araştırmacılarına bol miktarda yeni malzeme sağlamıştır. Yayınlanan Vakıf Senetleri, Anadolu’nun Selçuklu sosyal ve ekonomik tarihine dair özgün bilgiler içermesinin yanı sıra Osman Turan’ın bu vesileyle verdiği açıklayıcı bilgilerle de dikkat çekiyor.
1951 yılında profesörlüğe yükseltilen Osman Turan, İslam Ansiklopedisi – Selçuklu Sultanları’nda (Kılıç Arslanlar, Kyusrivler, Kekavüsler, Keykubatlar). Ardından Selçuklu dönemini her yönüyle anlatan Türkçe ve yabancı dillerdeki pek çok makalesinin Türkiye’de ve yurt dışında yayınlanan ilmi dergilerde yayınlandığı ortaya çıktı.
Bu çalışmalardan sonra Osman Turan yayınlanmak üzere orijinal metne dönme ihtiyacı hissetmiştir. Kurum ve kuruluşların tarihi açısından oldukça önemli olan yeni bir kaynak türü olan KHK nüshalarını ele almaktadır.< Münşat Mecmuaları> Bilim dilinde. Geleneği gereği Farsça belgelerin asıllarını yayınlamakla yetinmemiş, tercümeleriyle birlikte geniş açıklamalar da yapmıştır. Böylece Anadolu-Selçuklu dönemi idari teşkilatı üzerinde çalışacaklara büyük bir fırsat sunmuştur.
Osman Turan ilmi hayatının son 15 yılında en önemli telif eserlerini vermiştir. Tüm Selçukluları konu alan “Selçuklu Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti”. Gibi< تاريخ رأي السيادة التركية للعالم >> yeni baskısı nedeniyle aşağıda detaylı olarak anlatacağımız.
Bize göre Osman Turan’ın en önemli eseri “Selçuklular Zamanında Türkiye” adlı Anadolu Selçukluları tarihidir. Bu eser, Anadolu Selçuklu dönemi hakkında tüm dünyada yazılmış en ayrıntılı eserdir. Buna Saltuklu, Menjugik, Sukman ve Artukluların tarih ve uygarlıklarını konu alan “Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi” eklenebilir.
Hayatı sadık olsaydı Osman Turan yazdığından çok daha önemli eserler verirdi. Çalışmalarından itibaren üzerinde yoğunlaştığı ve malzeme topladığı Orta Çağ Türkiyesi İktisat Tarihi buna örnek olarak verilebilir. Kıymetli eşi Satya Hanım’ın edebiyata göç etmesi münasebetiyle ziyaret ettiğimde, onun çok önem verdiğiniz bu eserinin ancak yarısının yazılmış olduğunu gördüm ve fazlasıyla memnun oldum (çok faydalı olurdu). bilim dünyasının bir an önce yayınlaması dileğiyle). Aynı şekilde, hayatı birkaç yıl daha sadık olsaydı, Osman Turan da mutlaka tüm Anadolu Selçuklu medeniyetini ortaya çıkarma fırsatına sahip olacaktı.
Osman Turan’ın birçok eserine buradan ulaşabilirsiniz. Ancak bazılarını saydığımız eserleriyle Selçuklu dönemi, özellikle Selçuklu dönemi hakkında Anadolu’da, sadece Türkiye’de değil, Batı’da da en önde gelen uzman olduğunu herkese kabul ettirmiştir. Selçuklu dönemi. Kurucusu Atatürk’ün hedeflerinden sapan Türk Tarih Kurumu. Nitekim Osman Turan, dünyaca ünlü Cambridge İslam Tarihi dizisinde “Anadolu Selçukluları ve Beylikleri”ni yazmakla görevlendirilmiştir. Claude Cahen, neredeyse tamamen Osman Turan’ın araştırmalarına dayanmaktadır.
Osman Turan’ın entelektüel hayatı
Toplumun alt tabakasında, köyde, nice zorluklar içinde büyümüş, Türk tarihi ve medeniyeti üzerine ciltler dolusu eserler yazmış Osman Turan ve onun gibi büyük âlimlere değer verilmediğini görmek çok şaşırtıcıdır. Ulusumuz. Ancak, A.J. Fuat Köprülü ve talebesi Osman Turan gibiler memlekette manevi müdafaa kaleleridir. İşimize geldiğinde Batı’yı örnek alırız. Bize uygun olduğunda, Batı’yı görmezden geliriz. Bilindiği gibi Batı’yı Batı yapan, onu yetiştiren büyük adamlardır. Batılılar, aralarında büyüdükleri büyük insanlara hem sağlıklarında hem de öldükten sonra çok değer verirler; Unutulmamak ve unutulmamak için de kendi hayatları ve faaliyetleri hakkında ciltler dolusu eser yazmakta, ayrıca çıkardıkları ansiklopedilerde bunlara önemli köşeler ayırmaktadırlar. Ait oldukları topluluklar direktiflerinden ayrılamaz olduğu için onları örnek alırlar.
Profesör. Osman Turan hayatının büyük bölümünü fikir mücadelesiyle geçirdi. Fikri mücadelesi onun yardımıyla başlar. Osman Turan, ilmi hayatında olduğu gibi fikir hayatında da hocası Fuat Köprülü’yü her zaman örnek almıştır.
Türkiye’de Cumhuriyet döneminde Fuad Köprülü ile Hasan Ali Yücel arasında bugüne kadar pek incelenmeyen bir mücadele vardır. İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Köprülü’nün öğrencisi olan Hasan Ali Yücel, hayata geçtikten sonra bir zamanlar ilham kaynağı olan hocasının amansız rakibi oldu. Temel olarak, iki zihniyet çarpışır.
Sebebi ne olursa olsun hocasına sırtını dönen Hasan Ali Yücel, gelecek nesillere kötü örnek olmuştur. (Aslında bugün aynı kötü yola girenlerin birçoğuna şahit oluyoruz). Böylece Türk geleneğine göre Hasan Ali Yücel, öğretmen olma hakkını anne ve babasına nispetle bile ihlal etmiştir. Türk geleneklerine bağlı gerçek bir Türk çocuğu olan Osman Turan’ın da elbette hocası Fuat Köprülü’nün yanında ve emrinde bu mücadelede yer aldığını görüyoruz. Gerçeği söylemek gerekirse, geleceğini henüz Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir kolejde güvence altına almamış olan asistan Osman Turan’ın hocası Fuad Küprulu’nun önderliğinde ve öncesinde bu mücadeleye katıldığını görüyoruz. Doğruyu söylemek gerekirse, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir kolejde geleceğini garanti altına almayan Osman Turan’ın yardımcısı, bu mücadelede hocası Fuat Köprülü’yü kasten geride bıraktı. Osman Turan özellikle dil devrimine karşıydı. olması gerektiğini bir yazısında yazmış olması< ليس عطلة لغوية ، بل لغة رثاء >> Kutlanan dil festivali için tüm ışıkları üzerine çekmeye yetecek kadar.
Büyük bilim adamları ve düşünürler, sadece sağlam bilimsel eserler üretenler değil, 40-50 yıl sonra olacakları önceden görerek fikir mücadelesine girenlerdir: Nihal Atsız, milliyetçilik çizgisinden sapan az sayıdaki insanı, O dönemde Başbakan’a açık mektuplar yazacak kadar anlamlı olsun, biz dahil bazı kişiler ve çevreler bunu anlayamamış, aşırı bir coşku ve şovenizm olarak görmüşlerdir. 35 yıl sonra birkaç kişinin ektiği tohumların bugün devletin varlığını alenen tehdit edecek boyuta ulaştığını görenler, Nihal Atsız’ın mücadelesinde ne kadar haklı olduğunu kabul etmelidir. Aynı şekilde Osman Turan’ın o dönemdeki mücadelesinin değeri, dil devrimi ülkeyi tam bir felakete sürükleme planının bir parçası olarak anlaşıldığı ölçüde anlaşılırsa daha iyi anlaşılır. Bu nedenle Osman Turan’ın Türk fikir hayatında olduğu gibi ilm hayatında da küçük yaşlardan itibaren büyüklüğünü gösterdiği söylenebilir.
Profesör. Dr. Osman Turan, fikri mücadelesini kolejde sürdürdü. Önemsiz ve cahil unvan sahiplerinin can düşmanıydı. Memleket meseleleri karşısında kayıtsızlığını ve cehaletini dile getirmekten çekinmediği gibi, bilim ve ahlaka uygun olmayan tutum ve davranışlarını da kolej kurullarında dile getirmekten çekinmemiştir. Osman Turan’ın ilmî ve fikrî gücüne karşı susmaktan başka bir şey yapamayanlar, aşağıda daha detaylı olarak ele alacağımız siyasî hayata atılınca derin bir nefes aldılar. Yine aşağıda bahsedildiği gibi bunlar Prof. Osman Turan’ın elinden tutup akademik kariyere dönüştürdüğü terbiyeleri de onlara katıldığı için Yassıada’yı üniversiteye geri göndermeyerek Dr. Osman Turan’dan intikam aldılar.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın