"Enter"a basıp içeriğe geçin

Açıklayıcı Anlatım, Örnek Kanıtlarla Anlatım Türü | YerelHaberler

Herhangi bir konuyu, düşünceyi, görüşü ya da yargıyı okuyucuya ya da dinleyiciye delil olarak açıklamak için başvurulan anlatım türüdür. Konferanslar, açık oturumlar ve tartışmalar gibi sözlü formülasyonlarda kullanılır.

Bu tür bir anlatımda, öncelikle kanıtlanması gereken herhangi bir sorun ortaya çıkmalıdır. Bu konu tüm yönleriyle sunulur ve ardından konu kanıtlanır. Bu aşamada her türlü belge, konu ile ilgili diğer kişilerin görüşleri, eğer yapılmışsa deney ve gözlem sonuçları delil olarak kullanılır.

İfade Özellikleri:

1. İkna etmeyi, aydınlatmayı ve fikrini kabul ettirmeyi amaçlar.
2. Kavramları tanımlamak ve açıklamak önemlidir.
3. Okuyucuyu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve konudan sapmamak için bazı kelime, deyim ve cümleler tekrar edilir.
4. Konuşmacı ve yazar, odaklandıkları konuyu aydınlatmak ve fikirlerini doğrulamak için örnekler kullanır.

5. Konuşmacı ve yazar, konuyu aydınlatmak için farklı kişilerin görüşlerine başvururlar.
6. Sözcükler ve deyimler gerçek anlamlarında kullanılır.
7. Dil çoğunlukla bir referans işlevinde kullanılır.
8. “Tanım, resimli betimleme, tasnif, temsil, karşılaştırma, şahit gösterme, sayısal verilerden yararlanma” gibi düşünmeyi geliştirme yöntemleri kullanılır.
9. Betimleyici anlatımda ele alınan toplumun kültürel düzeyi ve beklentileri önemlidir.

Basit metin:

Yazma yeteneğinin kaybı mı?

kaybolmayacağını düşündüm. Son olarak, yazar devam edemedi ve bir noktada oyalanacaktı; Neden gücünü kaybediyorsun? Bu konuda okuduğum iki yazı tüylerimi diken diken etti. Bunlardan biri çok eski: Propaganda dergilerinden birinde, muhtemelen Toplum Merkezi dergisinde (artık unutuldu), Hüseyin Rıfat’ın eskiden güzel şiirler yazdığı ve hatta Hayyam’ı iyi çevirdiği söyleniyordu ama şimdi yeteneğini kaybetti. Çok umurumda olmazdı çünkü Hüseyin Rıfat gibi yakın olmadığım bir şair hakkında söylenecek bir söz beni etkilemezdi çünkü okuyup alıntılamıştım. Sonra bir gün Sartre’ın “Edebiyat Nedir” (Sater) kitabını okudum (çok önemli bulduğum bu kitabın son kısmı, yarısı Türkçeye çevrilmemiş). Sartre, Fransız edebiyatında bazı yazarların yeteneklerinin kaybolmasından da bahsetmiştir. O yazı Humor ya da People House Magazine’de yeniden gündeme geldiğinde, tadı benim için gerçekten tuttu.

Ama bu benim için sadece bir soruydu: Bir yazar yazma yeteneğini nasıl kaybeder? Okuduğunu okumaz, daha da önemlisi yazdığını yazmaz hale nasıl gelebilirdi?

Bu iki yazıyı okuyalı yıllar oldu. Sonunda şu sonuca vardım: kaybeder, kaybedebilir. Bir şair daha kötü bir şair ve bir yazar da bir gün daha kötü bir yazar olabilir. Hatta bir şekilde artık eski yazılarını okuyacak düzeye de ulaşamamıştı. Bunu, şairin artık zirveye ulaşamaması veya yazarın belirli bir anda içinde bulunduğu duruma ulaşamaması ile karıştırmayalım. Koşullar değiştiği için geri adım atmak başka bir şeydir. Yeni durumlara ayak uyduramamak ya da yaşlanmaktan başka bir şeyi kastediyorum. Başarısızlıktan bahsetmiyorum.

Yakub Kadri Karausmanoğlu son yıllarda demode oldu. Ancak Najib Fadıl Kesakourk’ta bir yetenek erozyonu yaşandı. Faleh Rıfkı Atay’ın durumu da öyle… John Steinbeck’in (Kun Steinbeck) son yıllarında böyle bir durum görüldü. Öyle ki, bu yazarın Nobel Ödülü bazı çevrelerde sürpriz bir şekilde geldi.

suriyenin güzelliği

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir