Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran bozkır Türkleri, yaşadıkları her dönemde çağdaşlarına göre kalıcı bir savaş endüstrisine sahip olmuşlardır. Bu üstünlüklerinde rol oynayan en önemli etken, madencilik alanında hemen her kültürde görülen bakır, tunç ve altının işlenme dönemlerini yaşadıktan sonra, aynı zamanda günümüzdeki demircilik aşamasını da yaşamış olmalarıdır. Bu alanda diğer toplumlardan daha önce gelinen son aşama olarak kabul edilmişler ve bu alanda da oldukça fazla deneyime sahipler ve yetenekliydiler. Çünkü bugün bu sanatın, yani nalbantlığın ortaya çıktığı coğrafyanın Altis olduğu ve dolayısıyla Türkler tarafından kurulduğu ve buradan tüm dünyaya yayıldığı bilinmektedir.
Aslında tarihte Altay Dağları’nın kuzey kesimlerinde yaşayan Türk boyları, ünlerini demircilikle bulmuşlardır. bunun göstergesi olarak; on yedinci. 19. yüzyılda Rusların eline geçen bu bölgedeki dağlara Rusların Demirciler Aladağı, burada kurdukları şehirden de Demircikent adını vermelerini aktarabiliriz. Aynı şekilde son yıllarda bu bölgede yapılan kazılarda bulunan Türk mezarlarındaki kazanlardan ve demir silahlardan da bahsedebiliriz.
Öte yandan Altay, Ural ve Sayan dağlarında eski Türklerin işgal ettiği madenlerde bulunan çok miktardaki demir alet ve silahları Türklüğün metalürji, özellikle demircilikle olan ilişkisini ortaya koyabilmek için örnek gösterebiliriz. Türklerin atalarının tüm eski Türk, Çin ve Arap tarih ve coğrafya kaynaklarında demirci olarak anıldığını, az önce bahsettiğimiz delillere, yukarıda anlatılanların doğal bir sonucu olarak demirciliğin bir bilim dalı olduğunu ekleyebiliriz. Türk milleti tarih boyunca uğraşmıştır. Bu madenin Türkler tarafından kutsal kabul edilmesinin ve demirciliğin Türkler için kutsal bir iş ve meslek olmasının bunda katkısı olabileceğini düşünüyoruz.
Bunun bir göstergesi olarak bazı Türk toplumlarında herhangi bir konuda yemin edilirken demire saygı gösterilmesi anlamında kılıç üzerine yemin örneği verilebilir. Nitekim Kırgız, Yabaku, Kıpçak ve diğer Türk boyları halkları yemin ettikleri veya bir konuda anlaştıkları zaman, demire ulumak için bir kılıç çıkarıp önlerine koyarlar ve . “Sözünü tutmazsan kılıç kanını dökenlerin intikamını alır” anlamına gelen bir söz söyleyin. Aynı şekilde demircilik de Türk folklorunda önemli bir yere sahiptir ve bunu bir cümle olarak tanımlayabiliriz. Çünkü bugün bile Kazakistan, Kıpçak ve diğer Türk toplumlarında lohusa kadın bir çekiç ve bir demir parçasıyla “Demirci geldi, demirci geldi” diye bağırılarak korunmaktadır. Orta Asya’da şaman törenlerinde “demir ve demirciliğin ayrı bir yere sahip olduğu” da bilinen bir gerçektir.
Bu şekilde kutsallığına değindiğimiz demirin Türk dünyasındaki önemini ve Türklerle ilgilenen demirciliğin önemini belirtmek için destanlara, yani demir ve demirciliğe girdiklerini söylemek belki de yeterli sanıyoruz. BT. O ve icra ettiği sanat. Nitekim Ergenekon Destanı’nda dağların arasında üreyip kapana kısılan toplulukların buradan tek çıkış yolu olarak görülen bir geçitte bulunan demir madenini eriterek çıktıkları bilinmektedir.
Ergenekon’da yüzyıllardır kapalı kalan Türkler, aydın dünyaya ulaşmanın bir yolunu ararken Hadad, “Bir yer gördüm, orada demir madeni var. Olay günü halk tarafından bayram sayıldı. Türk dünyasında kurtuluş günü olarak da kabul edilen bu günün anısına, çünkü o günden beri her yıl bir demir parçasının ateşte ısıtılması ve bu kırmızı demirin dövülmesi adet olmuştur. Önce hancılar, sonra beyefendiler tarafından. Böylece bahar şenliklerinde Türk hanlarının örs üzerinde demir dövmesi ile Türklerin milli sanatı olan demircilik kabul edilmiş ve bu kutlama dini ve milli bir bayram olarak kabul edilmiştir. az önce bahsedildiği gibi eski türkler tarafından tatil.
Manas Destanı’nda da demircilik ve demircilik konularının işlendiğini biliyoruz. Bu bağlamda Manas’ın sefere çıkmadan önce her defasında demircisine gitmesi, kılıçlarını eskitmesi ve silahlarını tamir etmesi, demircinin Manas için nasıl kılıç ve zırh yaptığı, bunu yaparken neler çektiği vb. . Konulara örnekler verebiliriz. Burada özetlemeye çalıştığımız destan anlatılarında yer alan madencilik ve demircilik ile ilgili motifler, Türkler arasında eski çağlardan beri var olan tarihi gerçekleri bize anlatmaktadır.
Günümüzde Orta Asya’da madenciliğin ve demirciliğin Türkçülük açısından önemine dair çeşitli deliller ve bu öneme paralel olarak bu bölgede ortaya çıkarılan eserler bulunmaktadır. Örneğin Türklerin günlük yaşamlarında önemli bir yeri olan at koşum takımları ve günlük yaşamlarında önemli bir yeri olan silahları demir madeninden yapma konusunda çok yetenekli oldukları bir gerçektir. Nitekim asıl meslekleri madencilik ve demircilik olan bozkır Türkleri bu madenden mükemmel kılıçlar, kalkanlar, tamrinler, mızraklar ve mızraklar üretmişlerdir. Bu kılıçların hayvan biçimli kabzaları altın levhalarla kaplanmış ve değerli taşlarla süslenmiştir. Aynı şekilde kemer uçları, kemer tokaları, ok sandıkları, kalkanlar, miğferler ve kalay kılıflar da genellikle altın ve gümüş boya ile boyanmıştır. Bütün bunlardan dolayı demircilik bozkır Türklerinde o kadar etkili bir unsurdu ki, yerleşik toplumlar üzerinde kolaylıkla hakimiyet kurdular.
Orta Asya Türkleri ise madenciliği sevmiyor ve yapmıyorlardı ve bu nedenle sadece askeri nedenlerle demircilik yapıyorlardı. Ayrıca Orta Asya’da madencilik Türkler tarafından sivil nedenlerle yapılan bir meslekti ve bu alanda da ürünler üretiliyordu. Nitekim Türklerin sivil hayata ilişkin metal tabak, bardak, kazan, sürahi, kova ve biblolar da yaptıkları bilinmektedir. Bütün bunlar bize Türk dünyasında madenciliğin ne kadar gelişmiş olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın