1. Herhangi bir nedenle eksik ya da tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur.
Örnek: Ey kimsesiz çocuklar hele siz hele siz… (Tufik Fikret)
Güneş gören camlar, kapılar, kızdırma telleri, boyalı elektrik direkleri, arabalar… (Adnan Özalçener)
2. Kaba olduğu için ya da anlatmak istemediğin kelime ya da bölümleri göstermek için ve kurmaca metinlerde kırık, duraksamış bir anlatımı yansıttığı için kullanılır.
Örnek: Karganın hediye ettiği burun cehennemden çıkmaz.
-Etkinliğe… Hanım’ın adı da katıldı.
– O zamandan beri üç ay geçti … bir komşu bana söyledi, ama … hala … sen … sonuçta …
(Adnan Özyalçıner)
3. Bir konunun bazı örneklerini verirken başkalarının varlığını belirtmek için kullanılır. Bu, örneklerin sıralanabileceği anlamına gelir.
Örnek: Bu gezide her öğrenci bir yemek getirdi: köfte, içli köfte, helva…
4. Karşılıklı konuşmalarda eksik ve tamamlanmamış cevaplar için kullanılır.
Örnek: – Yabancı yok!
– kimsin sen!
– üzerine …
– Hangi Ali?
– …
5. Alınmayan bölümleri belirtmek için alıntılarda kullanılır, bu durumda parantez parantez içine alınabilir.
Örnek: Elbette bilimin kaynağı olan akıl, sanata yabancı kalamaz (…) Ama tek başına akıl, Voltaire’in tutkuyla kurumuş şiirsel karşılıklarından başka bir şey üretmez.
(Süt Kemal Yetkin)
6. Tırnak içinde. Başında ve sonunda alınmayan kelime ve kısımlara konur.
Örnek: … Türklerin çekilmediği yerler vatan, çekildikleri yerler ise vatan dışıdır…
Yahya Kemal
7. Ünlem ve dualarda artikülasyonu artıracak şekilde konumlandırılmıştır.
Örnek: Gölgeler yaklaştı. Bir adım ötedeyken onu elbisesinden tanıdılar:
– Kabir Ali… Kabir Ali, dostum!
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın