"Enter"a basıp içeriğe geçin

Boşnak Thabet, hayatı, Boşnak Thabet kimdir, biyografi | YerelHaberler

Asıl adı Alaeddin Ali olup, Bosna’nın Uzici kasabasında doğduğu için daha çok Boşnakça Sabit lakabıyla anılmıştır. İlk eğitimini, memleketinin tanınmış âlimlerinden Müftü Halil Efendi’den almış ve şiir yeteneğini daha o yıllarda ortaya koymuştur. Daha sonra İstanbul’a gelerek Kapdanıderya Seydî-zâde Mehmed’e kaside okudu ve makamına imam oldu.

Paşa’nın bir süreliğine Rumeli’ye gönderilmiş olması, şairin 1678’den önce İstanbul’a gelmiş olma ihtimalini artırmaktadır. aile. Bir süre profesörlük yapmasına rağmen kadılık mesleğini seçen Hana, Rumeli’de uzun süre Çorlu, Burgaz, Kiev, Yanya gibi şehirlerde kadılık yaptı. Bir ara görevden alınan şair Basemkjizade Seyyed Ali Efendi’nin yazdığı bir şiirden, şairin bir gün zulme uğrayarak kızının tutuklandığı, başka bir tarihten de oğlu İsmail’in Tunka Nehri’nde boğulduğu anlaşılmaktadır. (1103/1691).

Al-Masnafi Edham Huma, Tekfordaji’nin müftüsüyken yazdı. Aynı makamda sekiz yıl görev yaptıktan sonra kendi isteğiyle Bosna kadılığına atandı (1112/1700). Burada çalkantılı günler yaşayan Sabit, Konya Mevleviliğine getirildi. Mevlana için yazdığı övgüler bu yıllara ait olsa gerek. Bu görevinden ayrılarak İstanbul’a geldi (1118/1706). Bir süre sonra Diyarbakır Mevleviliğine getirildiyse de kısa bir süre sonra buradan sürüldü (1121/1709). Son eserlerinden biri de, Baltashi Muhammed Paşa’nın ikinci kez sadrazam olarak atandığı dönemde (1122/1710) Ramazan ayı münasebetiyle yazdığı “Rama Zina” adlı eseridir. Peygamber’le aynı ayda yakalandığı dizanteri nedeniyle vefat etti ve Maltepe’de El-Müsnafi Sarı Abd Allah Efendi’nin eteğinde toprağa verildi (3 Şaban 1124/5 Eylül 1712).

Uzun boylu, uzun sakallı, sakin huylu ve çok konuşmayı sevmediği rivayet edilir. Konuşmalarda ve sohbetlerde fıkra anlatmakta zorlansa da kararlılığıyla herkesi şaşırttı. Dedi ki: Konuşamam. Bana hayırlar ver, diyor kalemim biraz. “Bana söylemeseydi onu kaybederdim” dediği rivayet edilir. Türkçenin zarif atasözü, deyim ve tabirlerini kullanarak, yapmacık taklidin değişmezlerinden kurtulmuş, kendine has bir üslubun temsilcisi olmuştur. Ara sıra ender ifadelere ve icatlara rağmen, bazen çok basit sözcükleri garip ifadeler kullanmaktan çekinmemiş, bu nedenle şiirleri kendine has bir üslup almıştır. Bazıları onu eski şiirde yeni bir dil kullanarak ulusal üslubu yaratan ilk şairlerden biri olarak görüyor.

Korulu Ali Paşa’nın hamamı ve camisi için yazdığı bir şiirde güzel sanat ruhunu imgelerinde ortaya koymayı başaran Hekimi üslubuyla yazdığı şiirlerinde içine düştüğü sıkıcı üsluptan kendini kanıtlamamıştır. Divanında zaman zaman müstehcen ifadeler kullanmaktan kaçınmadığı gibi, diğer şairlerin “özgün icatlarını ifade etmek için balgam, beyaz, gübre, kabuk, tükürük, pastırma gibi söylemekten kaçındıkları” kelimeleri de zikretmekten çekinmemiştir. . Dîvan Turgut Karacan tarafından yayınlanan 39 kaside, 6 gazel, 3 tahmis, 44 tamr ve Şazel, 2 terci-bend, 45 kata’a, 24 rabi’, 182 menhac ve 5 gazelden oluşmaktadır.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir