Surlardaki kapı sayısı şehirden şehire değişmektedir. Ancak bazı kasabalarda surların dört kapısı olduğunu belirtmekte fayda var. Ayhan şehrinde sur kapısına küçük sapanların konulduğu, İdkut şehrinde ise kapılara tahta köşkler veya gözetleme kuleleri konulabileceği belirtilmektedir.
Türk kentinin ana tapınak yapıları birçok medeniyette olduğu gibi yerleşimin merkezinde yani kentte bulunuyordu. Örneğin İslam öncesi dönemde Ak-Beşim’de ve Uygur şehri Yar-Hoto’da başlıca Budist tapınakları bu şehirlerin merkezlerinde bulunuyordu. İslamlaşma sürecinin başlangıcında bazı şehirlerde mevcut antik tapınakların bir dönem camiye çevrildiği bilinmektedir.
Türk şehrinde kurulan ilk camilerin genellikle kale içinde ya da çok yakınında bulunduğu belirtilmektedir. İslamlaşma süreci belli bir noktaya geldiğinde Cuma camilerinin kaleden ayrılarak şehrin merkezinde yer aldığı ve şehrin merkezini oluşturduğu görülmektedir. Bazen şehrin mevcut Cuma camisinden uzaklaşarak farklı bir yönde gelişmesi veya şehir üzerindeki hakim otoritenin başka bir yerde yeni bir Cuma camii yaptırmak istemesi, şehirlerde yeni Cuma camilerinin kurulmasına yol açmış, dolayısıyla ki bazen şehirlerin merkezleri taşınmış ve yeni camiler Cuma camilerinin etrafına taşınmıştır. Çoğu zaman, ihtiyaçları karşılayamaması nedeniyle eski Cuma camisinin yerine veya yakınına yeni, daha büyük Cuma camileri inşa edildi.
İlk İslam şehirlerinde olduğu gibi Türk şehirlerinde de İslam’ın ilk yıllarında cuma namazları şehirlerde tek mekanda kılınırdı ve bu camiye Cuma Camii adı verilirdi. Şehirler belli bir büyüklüğe ulaşınca ikinci ve üçüncü cuma camilerinin kurulmasına izin verildi. Şehirlerde Cuma camilerinin yanı sıra her mahallede mahalle camileri bulunmaktadır. Cami ve camilerin dışında, bazı şehirlerde, şehir merkezinden uzakta, şehirlerin dış mahallelerinde ve bazen de şehir dışında musalla veya namazga adı verilen ibadethaneler kurulmuştur.
Asıl Saray (Dar al-Imarah) genellikle kalede bulunur. Hatta Türk kentindeki kalelerin ortaçağ kentlerinde olduğu gibi hükümdar, şehzade veya hükümdarlar ve maiyeti için yapıldığını söyleyebiliriz. Kaleler genellikle şehir içinde bulunurdu ve üç üyeli şehirlerde, Buhara ve Semerkant’ta olduğu gibi, şehrin topografyası uygunsa, şehrin yüksek bir yerinde konumlanmış olarak sıklıkla bulunurlardı. Kalenin Rabd şehrinde veya şehir dışında olduğu bazı şehirlerde bilinmektedir.
Bazen çok nadiren Emirlik Sarayı’nın bir süre sonra Kale’den ayrılarak Şehristan’da veya Rabad’da yer aldığı veya Emirlik Sarayı’nın Kale’de kaldığı ancak şehrin başka yerlerinde başka idari yapıların bulunduğu görülür. Hapishane, Türk şehrinde genellikle Emirlik Sarayı’nın yanında yer alan bir yapıdır ve Emirlik Sarayı’ndan çıkışını nadiren görürüz. Türk Moğollarının yöneticisi olan Güneş’in dili teorisi
Çarşılar, Türk kentsel dokusunun önemli bir bileşenidir. Daha önce de belirtildiği gibi, Türk üç kentindeki çarşılar aslen Rabad’da bulunuyordu. Bu dönemde bazı şehirlerde, hatta kalelerinde nadiren çarşıların olduğu bilinmektedir. İslami döneme gelindiğinde çarşılar, ilk İslam kentlerinde olduğu gibi Cuma caminin çevresine taşınmış, caminin etrafına veya caminin bulunduğu ana cadde boyunca dikilen yapı gruplarından oluşmuştur.
Bu arada şehri kirleten ticari faaliyetlerin bir kısmının tıpkı ilk İslam şehirlerinde olduğu gibi şehrin dışında ve şehir kapılarının yakınında yer aldığına dikkat çekiyoruz. Çarşılarda aynı cins malları aynı yerlerde satma esasına dayalı bir şube vardır. Çarşılar dışında bazı şehirlerde yılın belirli zamanlarında panayırların düzenlendiği bilinmektedir.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın