Başlangıçta hükümdarın çadırı devletin bir simgesi olmasına rağmen. Bu nedenle eski Türk başkentleri Çinliler tarafından uzun süredir “utag” olarak adlandırılmaktadır. Uygur devletinin kurulmasından kısa bir süre sonra yeni bir Uygur başkenti de büyük bir şehir olarak yükseliyordu. Buna rağmen Uygur Han’ın hala bir “altın yolu” vardı. Tıpkı Osmanlı Türkleri gibi.
Taş binaları ve muhteşem kalesiyle yeni başkent, o dönemin en parlak ve medeni şehri oldu. Bu yapıların yapımında önceleri Çinli ve Soğdlu ustaların kullanıldığı anlaşılmıştır. Ancak daha sonra Uygurlar bina yapımı konusundaki bilgilerini artırmışlar ve örneğin Çin’de dikilen Mani tapınaklarını ya kendi başlarına ya da başlarının üzerinde durarak inşa etmeye başlamışlardır.
Türk başkenti “duvarlı şehirler”:
840 yılından sonra güneye giden Uygurlar, devletlerinin merkezi olarak Turfan ovasındaki Hoşu şehrini seçmişlerdir. Türkler bu şehre “Koça” veya “Hoço” derlerdi. Hoshu çok sıcaktı. Ancak Uygurların hala büyük sürüleri var. bu yüzden “kış mahallesiNeticede Uygurlar Turfan’ın Hocho şehrinde, yazları ise Tanrı Dağları’nın kuzey yamaçlarındaki Beş-Balıg’da yaşıyorlardı. Bu nedenle Bish-balij bir “yaz başkenti” idi. Ancak devletin tüm yönetimi de bu şehirden idare ediliyordu.
Türk kültür tarihi açısından büyük öneme sahip olan Beş-Balıg’ın başkenti, krater gölleriyle kaplı bir plato üzerine kurulmuştur. Kaynaklara göre şehir, bu göllerin arasına dağılmış beş bölümden oluşuyordu. “beş balıkBu nedenle “Beş Şehir” olarak anılmaktadır. İran kaynakları da bu şehri “beş şehir” anlamına gelen “Pinchent” olarak adlandırdı.
Türk hanı sarayda değildir. Elçi çadırına şunları alır:
Uygur Hanı sarayından daha fazlasıdır.onun odasında“Oturacak: Hem Kara-Balgasun’da hem de Turfan’da büyük taş yapıların olduğunu yukarıda bahsetmiştik. O dönem için böylesine medeni bir başkent olmasına rağmen Uygur hanı yine kendi çadırında oturur ve orada elçiler kabul ederdi. Bu kısmen şartların sebep olduğu bir durumdu. Yaşayanlar ve Gelenekler Bazı Arap seyyahların anlattıklarına göre “Uygur hanı sürüleriyle bir otlaktan otlağa giderdi.” sebepler.
Orta Asya’da sığır yetiştiriciliği çiftçilikten daha verimli ve karlı bir işti. Ayrıca Türkler, asırlık tecrübeleri ile hayvancılıkta ustalaşmışlardır. Herkesin hayatta farklı bir isteği ve zevki vardır. Yüzyıllar boyunca at sırtında ya da yaylalarda hayvan yetiştiren bir insanın sıkışık bir pirinç ya da buğday tarlasında tutup onu çalıştırması elbette kolay olmadı.
Khitai ve Cengiz Han’ın renkli han çadırları diyor ki:
Devlet yönetimi ile ilgili birçok konuda Göktürk ve Uygurlardan güçlü bir şekilde etkilenen Hıtay İmparatorluğu’nda başkent ve saray Oro veya ordu olarak anılırdı. Daha sonra Cengiz Han’ın imparatorluğunda bu terim çok kullanıldı. Alt hanlık da karargâh çadırlarının renklerine göre Cengiz Han’ın devleti adını almıştır.
Altın Orda Hanı Batu’nun çadırı altın rengindeydi. Bu nedenle Khaneh’e “Altın Ordu” da deniyordu. Burada “ya da senBir grup askerden oluşan ordu demek değildir, çadır ve han çadırı olarak kullanılmıştır.
Ögödey ve Küçük Hanlar çadırlarının rengi sarıydı. Bu nedenle uluslarına “Sarı Ordu” veya “Sarı Orda” da deniyordu. Hanlardan birine “Cennetin Ordusu”, diğerine “Beyaz Ordu” adı verildi. Bu hanlar da isimlerini hanlarının “gök” ve “beyaz” renkli çadırlarından almıştır. Çadırların renkleriodaBölümümüzde daha fazla ayrıntıya gireceğiz.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın