Göktürklerin dişi kurtla menşei efsanesinde Demir Dağ’dan pek söz edilmez. Ama tam anlamıyla Ergenekon miti için daha iyi bir prototip.
Demir Dağları, güney Sibirya ve Altay’daki Türk mitolojisinde çok yaygındır. Örneğin, çocuklar kutsal bir taya binerler. Tai, çocukları Demir Dağı’na götürür ve götürür. Tanrı, Akhan’ın çocuklarına bir zarar gelmesin diye atın ayaklarını kılıç şeklinde yapar. Bu sırada Clay Hahn’ın “40 Boynuzlu Boğa”sına rastlarlar ve boğayı öldürüp geri dönerler.
Bazılarına göre bu demir dağ Beyaz Deniz’in arkasında bulunuyordu. Onlara göre Çelik Basamak da Büyük Deniz’in gerisindeydi. Bazı masallarda Demir Dağ halklarını yenmek için bir ordu gönderilir. Örneğin bunlardan biri çok ilginç bir anekdottur:
“Bir zamanlar bir memlekette harikulade bir han varmış. Allah bu hana büyük denizi aşıp Demirdağlılarla savaşmasını emretmiş. Han da. Allah’ın bu emrini yerine getirmek için asker göndermiş. Askerler karşıya geçmişler. Büyük güçlükle denize girip Demirdağ’a ulaştılar ve onlara savaşa geldiklerini söylediler ama yoktular Hiç olmadı ve sordular “Savaş nedir?” Onlar da sordular.
Savaşalım dediler. Anlattılar, gösterdiler ama nafile. Geri dönmek zorunda kaldılar. Han Demir Dağ dönüş yolunda onlara pek çok hediye vermiş ve bir kürk mantoyla onları aldatmıştır. Gelip durumu hanlarına anlatmışlar. Hans da buna şaşırmıştı. Getir, şu kürkü göreyim, dedi. Onu getirdiler ve bu kürkün onlara büyük geldiğini gördüler. Kürkleri keserek 8 tane kürk yaptılar. O zaman Hakan anladı. “Bir tanesi sekizimizin bayrağıydı” dedi. “Onlarla nasıl savaşacağız” dedi savaştan vazgeçerek.
Demir Dağ’da yaşayan anormal vücutlu (bozuk boy) insanlar oldukları görülmektedir. Tıpkı Kav’daki veya Karnülbakar Dağı’ndaki Yecüc-Mecücler gibi. Han-name bölümümüzde bu konularda geniş bilgi bulunmaktadır.
Yu Harva’nın çok haklı olarak söylediği gibi Ergenekon, “dünya kuşağını” oluşturan bir dağ olarak düşünülebilirdi. Klasik Avrupa mitolojisinde bu nesle cingulus mundi adı verildi. Rus ve Finno-Ugric kabilelerine göre Ural Dağları kara kuşağıydı. Bu konuları incelerken Kaşgarlı Mahmud’un şu eski Türk atasözünü de göz ardı etmemek gerekir:
“Basruki lag ver, budhun basruki Beğ.”
Yani “yerin baskısı, onu tutan dağ; milletin baskısı Bey.” Türk mitolojisine göre demir ve bakır dağlar yeryüzünün direkleridir, Utoğun Dağı da böyle bir dağdır.
Anadolu Masallarına göre Tepe Güze, Kaf’ta yani Kafkas Dağları’nda yaşamıştır. Dede Korkut’un kitabında ve Anadolu Masallarında Tepe-Göz de mağarada yaşamıştır. Güney Sibirya’daki masallardaki gibi insanları mağarasına çekerdi. Ortadoğu kültürlerinde Cebel Kaf, eski Türk demir ve kutsal dağlarının karşılığıydı. Argenekon destanının temelini oluşturan da bu dağdı.
Ergenekon Destanı’nın en önemli kaynağı hiç şüphesiz Reşideddin’in ünlü eseri Cami üt-Tevarih’tir. Reşideddin bu efsaneyi tam anlamıyla Moğollaştırmıştır. Biz burada bu efsaneyi önce kaynağından olduğu gibi sunacağız. Daha sonra bunun eleştirilerini yaparak mitin orijinal halini belirlemeye çalışacağız. Rashid al-Din’in metni burada aynen tercüme edilmiştir. Ancak metni güzel bir anlatımla yazabilmek için çeviri biraz geniş tutulmuştur.
Bahauddin Ojal
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın