"Enter"a basıp içeriğe geçin

Trablusgarp Savaşı ve Atatürk Trablusgarp Savaşının Nedenleri ve Sonuçları | YerelHaberler

Mustafa Kemal’in Selanik’ten İstanbul’a atanmasından kısa bir süre sonra, Avrupa büyük güçler ailesine girmenin yolunun bir koloninin varlığından geçtiğine inanan İtalyanlar, 29 Eylül 1911’de Kuzey Afrika’da bir Türk toprağı olan Trablus’a saldırdılar. İtalyan saldırısı sırasında, Trablus’un geniş alanında 2.450 kişilik çok küçük bir Türk ordusu var. Hiç kimse Türk kuvvetlerine yüz binden fazla güçlü ve modern İtalyan kuvvetlerine karşı başarılı olma şansı vermedi.

Trablus’taki 42. Tümen kuvvetlerinin çoğu, Şeyh İdris’in isyanını bastırmak için Yemen’e gönderildi. İki bağımsız süvari alayı dağıtıldı. Top ve tüfekler eski olduğu gerekçesiyle İstanbul’a götürüldü ve yerine yeni silah gönderilmedi. Kaymakam başta olmak üzere hemen hemen tüm sivil ve askeri yetkililer izin ve atama için Trablus’tan ayrıldı. Yeni atanan memurlar henüz görev alanlarına gelmemişlerdi.

İtalyanların Trablusgarp’ı kolayca işgal etmesi için tüm şartlar uygundu. Bu koşullar altında siyasi ve askeri çevreler Trablus’u savunmanın imkansız olduğunu düşündüler. Nitekim Osmanlı hükümeti de aynı fikirde olduğu için İtalyanları savaştan vazgeçirmenin ve uygun koşullarda Trablusgarp’ı vermenin yollarını arıyordu. Ancak, tüm barış girişimleri başarısız olunca, Harbiye Nazırı Mahmud Shaukat Paşa, direnişin İtalya’yı barışa zorlamak için her şekilde kullanılmasını emretti.

Vatanın uzak da olsa bir bölümünün işgali, idealist genç Türk subayları arasında büyük yankı uyandırdı. Akıllarında İtalyanlara karşı bir gerilla savaşıyla Trablus’u savunma fikri vardı. Bunun için önce Trablusgarp’a ulaşmak gerekiyordu. Ancak devletten umdukları desteği alamadılar.

Direnişin devam etmesini isteyen Harbiye Nezareti, İtalya’ya resmi bir savaş ilan edilmediği için subay gönderme sorumluluğunu üstlenmek istemedi. Gönüllü olarak direnişe katılmak isteyen subaylar arasında geleceğin büyük komutanı Mustafa Kemal, Berlin’deki askeri ataşe Enver Bey, Ali Fethi Bey, Süleyman Aşkru Bey ve onlarla aynı arzuyu paylaşan yüzlerce subay vardı. Hepsi cepheye geçmek için hesaplar yapıyordu. Deniz yoluyla gitmeleri imkansız görünüyordu. Kara yoluyla Mısır ve Tunus üzerinden Trablus’a ulaşmayı planlıyorlardı. İngiliz ve Fransızların geçişe izin vermeme olasılığı dışlanmadı. Yakalanırlarsa grup olarak değil, küçük gruplar halinde infilak edecekler.

Genç Kulağası Mustafa Kemal, Yakub Cemil Bey ve bir grup arkadaşıyla 15 Ekim 1911’de Mısır üzerinden Trablusgarp’a gitmek üzere yola çıktı. İhtiyaç duydukları parayı almak için sendika genel merkezine başvurdular ancak tek kuruş alamadan eli boş döndüler. Buna rağmen bu vatanseverler kararlarından vazgeçmediler ve Mustafa Kemal’in yaptırdığı tapu karşılığında Ömer Fevzi Bey’den 200 İngiliz Sterlini borç aldılar.

İlk bakışta Osmanlı hükümetinin müdahalesi olmaksızın gönüllü bir eylem gibi görünse de, Mahmud Şevkat Paşa’nın Trablus önderliğine gönderdiği 1327 (2 Kasım 1911) tarihli telgrafta, Mustafa Kemal bazı şeyhleri ​​örgütlemek ve Sünniler ; Şeyhlerden birini oradan büyük Senussi’nin tekkesine göndereceğini ve bölgeden önemli bir kuvvet toplayarak Bingazi veya Trablus’a göndereceğini bildiren tebliğ, Harbiye Nazırı ile görüştüğünü ve talimat aldığını gösteriyor. gemiye binmeden önce. İstanbul’da kapalı.

İtalyan işgal tehdidi şiddetlendiğinde, Osmanlı hükümetinin aldığı savunma tedbirlerinden biri, Kuzey Afrika’da büyük etkisi olan Senussi mezhebinin mensuplarını direnişe teşvik etmek oldu. İstilanın başlamasından sonra Mustafa Kemal’in Senussilere gönderilmesi çok manidardır. Harbiye Nezareti bu emri Mustafa Kemal’e verdiğinde, onun örgütleme ve insanları etkileme yeteneğinin farkındaydı. Diğer gönüllü subaylardan üstün olmasaydı, kendisine böylesine hayati bir görev emanet edilmeyecekti.

“Gazeteci Mustafa Arif” takma adıyla yola çıkan Mustafa Kemal, Mısır’da rahatsızlığı nedeniyle İskenderiye’de on beş gün hastanede kaldı. Biraz toparlandıktan sonra bu arada İskenderiye’ye gelen arkadaşları Nuri ve Fuad Bey ile tekrar yola çıktı. İngiliz sınırında defalarca devriye gezilme riskinin üstesinden geldikten sonra Tobruk’taki Türk karargahına ulaşırlar. Burada Tobruk ve çevresinin reisi Adham Paşa tarafından kabul edildiler. Bu üç arkadaş Tobruk cephesinde savaşa katıldılar. Mustafa Kemal gibi çok değerli bir kurmay subaydan yararlanmak isteyen Edham Paşa, 14 Aralık 1911’de Harbiye Nezareti’ne gönderdiği bir telgrafla Mustafa Kemal’in komutanlığına atanmasını istedi.

1908’de Trablusgarp ve Bingazi halkıyla tanışma fırsatı bulan Mustafa Kemal, bu kez nasıl ilerleyeceğini biliyordu. Önce bölgenin ileri gelenleriyle toplantılar düzenledi. Direnişe katılanların dağınık ve neredeyse savunmasız olduğunu gördü. O bölgenin en etkili simalarından biri olan Şeyh Mabri ile görüşmesinde ona “din kardeşim” diyerek güvenini kazandı. Konuşmalarında halkın dini ve vatansever duygularını uyandırdı ve son İtalyan askeri de sürülene kadar savaşmaya yemin ettirdi. Başta Şeyh Mubri olmak üzere birçok aşiret reisi kendilerini Mustafa Kemal’in önderliğinde ilan ettiler. Daha sonra büyük Senussi tekkesinin ileri gelenleri ve Zafia ile tanışan Mustafa Kemal, o dönemin en büyük şeyhi olan Şeyh Ahmed Senussi’nin sevgisini ve desteğini kazandı. İkilinin dostluğu ilerleyen yıllarda da devam etti. Memleketinden ayrılmak zorunda kalan Şeyh Ahmed El Senussi, milli mücadele yıllarında Mustafa Kemal’in yanında yer almıştır.

Mustafa Kemal’in verdiği güven ve ikna gücüyle sayıları on binleri bulan gönüllü direniş güçleri örgütlenerek İtalyanlara karşı amansız bir savaşa giriştiler. Mustafa Kemal Tobruk’ta binbaşılığa terfi etti. Genelkurmay Başkanlığı’ndan 29 Kasım 1911 tarihli bir telgrafla 27 Kasım’da binbaşılığa terfi ettiği bildirildi. Aynı telgraftan Mustafa Kemal’in anılan makamın birinci şubesi değil üçüncü şubesinin başında olduğu anlaşılmaktadır.

Kısa bir süre sonra Edhem Paşa, levazım işleri komutanlığına atandı ve Mustafa Kemal, Tobruk’un komutanlığına getirildi. Komuta ettiği birliklerde ilk önemli başarısını 21/22 Aralık gecesi yıldırım saldırısı ile elde etti. Modern silahlarla donatılmış iki İtalyan taburu yenildi ve Tobruk bölgesindeki stratejik öneme sahip vadiler ele geçirildi.

Tobruk’taki bu zaferden sonra Mustafa Kemal, “Doğu Derne Gönüllüler Komutanlığı”na atandı. Bu bölgedeki geçici kuvvetleri örgütleyen, eğiten ve kontrol eden Mustafa Kemal, gerilla usulüyle düşmana karşı taarruzlara başlamıştır. Bu saldırılar o kadar etkiliydi ki, İtalyanlar başlarını istihkamlarından çıkaramadılar.

1912 Şubat ayı başında görevini Yüzbaşı Fuwat’a devreden Mustafa Kemal, Derne’deki genel kuvvetlerin komutanlığına başladı. Bu dönemde çabaları sonucunda düzenli birlik ve milis kuvvetlerinin sayısı büyük ölçüde arttı. Mustafa Kemal’in başarıyla uyguladığı gerilla taktiği karşısında çaresiz kalan İtalyanlar, başlarındaki general olmak üzere Dern bölgesindeki askeri birliklerini değiştirerek taze kuvvetler gönderdi.

Yeni tümen komutanı liderliğindeki İtalyan kuvvetleri, 11 Eylül 1912’de üç grup halinde Risali’ye saldırdı. İtalyanların hedefi, Derna’nın 12 km güneyindeki Sayed Aziz mahallesini kontrol altına almaktı. İtalyanlar, sayı ve silah bakımından çok üstün olmalarına ve saldırılarını savaş gemileri ile desteklemelerine rağmen, istedikleri başarıyı elde edemediler. Mustafa Kemal, komutasındaki küçük muharebe gruplarıyla ileri geri, sağa sola dönerek düşman taarruzunu durdurmayı başardı. İtalyanlar ancak müstahkem hatlarının arkasında durabildiler. Savaşın sonuna kadar tekrar saldırmaya cesaret edemediler.

İtalyanlar Trablus’a 130.000 asker çıkarmalarına rağmen askeri başarı elde edemediler. Beyrut’u bombalamaları, Çanakkale Boğazı’nı fetihleri, Rodos adalarını ve Oniki Adalar’ı işgalleri, Osmanlı İmparatorluğu’nu barıştan vazgeçmeye zorlayamadı. Ancak Ekim 1912 başında Balkanlarda başlayan savaş İtalyanlar için bulunmaz bir fırsat yarattı. Osmanlı Devleti barış ısrarından vazgeçerek 15 Ekim 1912’de imzalanan Oçi Antlaşması ile Trablus ve Bingazi’yi İtalya’ya bırakmıştır.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir