"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ergenekon Destanı mı Efsane mi?, Ergenekon Destanı, Efsane Açıklama, Özet | YerelHaberler

Ergenekon, sözlü kültür ürünleri olan hem mit hem de destan edebî türlerine atfedilmekte ve “ergenekon destanı” ve “ergenekon efsanesi” olmak üzere iki şekilde kullanılmaktadır. Bilindiği üzere mit ve destan iki farklı edebî tür olduğu için bu kullanımlardan birinin geçerli olması gerekmektedir. Bu yazımızda edebî türlerin özelliklerini dikkate alarak bu konuyu açıklamaya çalışacağız.

d’Estaing, “tarih öncesi tanrılar, ilahlar, yarı tanrılar ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları anlatan şiir, papaz; on bir hece ölçüsüyle dörtnala şeklinde bir kahramanlık öyküsü veya olayı anlatan halk şiiri; Çağdaş Türk edebiyatında geleneksel destanlardan şekil ve muhteva bakımından ayrılan uzun bir kahramanlık şiiri (TDK) olarak tanımlanmaktadır. Coşkulu ve şenlikli bir tarzda kahramanlar şunlardır:

    Hepsinde yarı ilahi niteliklere sahip bir veya birkaç kahramandan bahsedilir. Destan, bu kahramanın eylemlerine dayanmaktadır. Olaylar çok geniş bir kozmik coğrafi alanda geçmektedir. Destanın dünyası, ortaya çıktıkça akla gelebilecek her şeyi içeren kapsamlı, çok yönlü bir dünyadır. Hemen hemen tüm destanlar uzun yolculukları anlatır. Çoğu destanda doğaüstü varlıklar da olaylara katılır. Doğal insanlar, olaylar ve nesneler her zaman gerçek hayattan daha büyük ve boyut olarak daha zengindir. Özellikle sözlü destanlarda uzun anlatım, tasvir (tasvir) ve konuşma parçaları vardır. Hikaye hikayeye dahildir. Törensel sözler ve genel duygular hakimdir.

Öte yandan mitler, “olağanüstü varlık ve olaylar hakkında eski çağlardan beri anlatılan hayali hikâyeler, efsaneler; asılsız ve asılsız söz ve hikâyeler vb.” (TDK) olarak tanımlanmaktadır. Çok eski çağlardan beri söylendiği, kaynağı ve ilk kişisi bilinmemekle birlikte yüzyıllar boyunca insanların benimsediği ve gelecek nesillere aktardığı; Olağanüstü olaylar, kişiler ve konular hakkında genellikle kurmaca yani kurmaca hikâyeler olan mitlerin temel özellikleri şunlardır:

    Mitler, dilden dile anlatılan çok eski hikâyelerdir ve anonim halk edebiyatının ürünleridir. Mitlerin konusu bir kişi, olay ya da yer üzerine kuruludur ve kişi, yer ya da olay hakkında anlatılır. Efsanelerde anlatılan hikayelerin bir yere kadar da olsa inandırıcı bir yönü vardır. Efsaneler genellikle olağandışı olanın hakimiyetindedir. Mitler, ulusların modern biçimleri olarak ifade edildikleri için bir bakıma kutsal öğeler de taşırlar. Mitler, belirli bir biçimi olmayan, bir üslup ve biçime bağlı kalmayan, günlük konuşma dilinde anlatılan kısa halk anlatılarıdır ve kaynaklarını genellikle geçmişin derinliklerinden alırlar. Efsaneler, sözlü olarak anlatıldıkça her anlatıcının özelliklerine göre değişikliklere uğrayan, ağızdan ağza yayılan kısa, samimi, anonim halk anlatılarıdır. Mitler genellikle inanca dayalıdır.

Yukarıdaki özellikler göz önüne alındığında, mitler ve destanlar arasında önemli farklılıklar olacaktır. Destanlar, tarihte çoğunlukla gerçek bir olay olarak karşımıza çıkan ve ‘vatansever’ bir duyguyla yazılan edebî türlerdir. Öte yandan mitler, tarihsel olay olarak bulamadığımız bazı olayların, özellikle “dini” etkileri olanların konu edildiği bir edebi türdür. Bu farklılıklar kabaca şöyle sıralanabilir:

    Tarih sayfalarında destanlarda geçen olaylara rastlamak mümkündür. Ama bunu her zaman efsaneye söyleyemeyiz. Destanlarda milletlerin yaşadığı önemli olaylar anlatılır. Bu açıdan bu önemli olayları tarihi bir gerçek olarak görebiliriz. Ancak bunu tüm efsaneler için söyleyemeyiz. Efsane ve destanın zamanı farklıdır. Bir olayın destan olabilmesi için çok eski zamanlarda ve bir süre sonra gerçekleşmiş olması gerekir. Destanın olayı ile destanın oluşumu arasında çok zaman geçmesi gerekir. Bir efsanenin oluşması uzun sürmez. Bazı efsanelerde kutsallık bulunsa da destanlarda bu konu görülmez. Destanların özgünlükleri, çoğunlukla vatansever olmalarıdır. Çoğu mitte kahramanlar ruhen yüceltilir, diğer türlerde bu yüceltme görülmez ve destanlarda Tanrı inancı yaşanır ama bu yaşam hali yüceltilme değildir. Diğer ülkelerde de benzer efsaneler bulabiliriz. Ama destanlar milli olduğu için aynı olamaz, sadece bir millete aittir. Mehmet Kaplan’ın tip analizinden yola çıkarak, mitlerdeki sakin ve dingin insan tipinin aksine, destanlarda bir savaşçı ve kahraman tipi olduğunu söyleyebiliriz.

Ergenekon, daha önceki birçok yazımızda anlattığımız gibi Türk tarihinde yeni meydana gelen ve Türk takviminin oluşumuna kaynaklık eden bir olaydır. Bu nedenle Ergenekon sözlü edebiyat ürünü bir “destan” olarak kabul edilmelidir. Bunu birkaç nedene bağlarsak;

    Ergenekon gerçekten yaşanmış bir olayı konu alıyor. Ergenekon destanında “kahramanlık” üzerine kurulu bir hikâye vardır. Ergenekon, Türklerin “milli” tarihine ışık tutan sözlü bir edebiyat eseridir.

Yukarıdaki üç sebep, Ergenekon sözlü ürününün “Destan” sayılması için yeterli sebeplerdir. Ergenekon oldu, Türkçenin yeniden doğuşudur. Bu nedenle bir “mit” olarak kabul edilmesi tarihsel gerçeklikle bağdaşmaz ve edebî tasniflerle bağdaşmaz.

YerelHaberler

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir