Mustafa Kemal, babasının miras olarak bıraktıklarını nasıl iyi öğrendiğini daha sonra anlatacaktır. Babasının ölümünden sonra annesinin isteği doğrultusunda kendisini bürokrasi içinde kariyer yapmaya hazırlayan bir okula gider. Ancak Selanik sokaklarında üniformalarıyla dolaşırken gördüğü gençleri kıskanan Mustafa Kemal, eğitimi konusunda ikinci kez düşündü.
Kendi dizginlenmemiş hayal gücünden güç alan erken ve dokunaklı bir bağımsızlık duygusu sergilemeye başladı bile. Annesine haber vermeden, bağımsızlık ve güçlenme duygusunun geliştiğini gösteren bir hamle yaptı; Askeri okul giriş sınavına girdi ve sınavı kazandı. Sınavdaki başarısı, hem ölmüş babasıyla özdeşleşmesini hem de bilinçsiz desteğiyle annesinin onu özel biri olarak görmesini pekiştirmiştir.
Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal’in özel olduğu hissini geliştirirken, bu durum bir kehanete dönüşerek gerçeğe dönüştü. Gelecekte Mustafa Kemal Atatürk olacak olan küçük Mustafa, gerçekten özel bir insandı.
Bir başka belirleyici olay da Harp Okulu’ndaki eğitimi sırasında meydana geldi. Mustafa Kemal, adı Mustafa olan hocasının rehberliğinde matematiği çok sevmiştir. Anlaşılan hocası onu talebesinden ayırmak için ona Kamil Adam Kemal adını takmış. Bu isim aynı zamanda Mustafa Kemal’in özel bir insan olduğunun ve bundan sonra hep onunla anılacağının farkına varmasına da uygundur. Bundan sonra Mustafa Kemal olarak anılacaktır.
Mustafa Kemal askeri okul sisteminde ilerlemesini sürdürdü ve 1899’da Manastır’daki (şimdiki Manastır) askeri okulun orta kısmından mezun oldu. Manastır, o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki önemli bölgesel merkezlerinden biriydi, Yunanistan ve Arnavutluk ile mevcut sınırları koruyan bir konuma sahipti ve Sırbistan’da bir çatışma durumunda bastırılması için kullanılacak önemli bir karakol görevi görüyordu. veya Bulgaristan. Manastır askeri ortaokulunu başarıyla bitiren Atatürk ve o zamanlar henüz yirmi yaşını doldurmamış olan bu genç çevre illerden gelerek Osmanlı’nın en gelişmiş şehri olan İstanbul’daki Harp Okulu’nun piyade tümenine girmeyi başarmıştır. İmparatorluk, tüm Doğu Avrupa’da olmasa da. Böylece ilk kez Makedonya’dan ayrıldı ve imparatorluğun canlı başkenti İstanbul’u tanıdı. Atatürk, Harp Okulu’nun ilk yılındaki hayatını şöyle anlatır:
“İlk yıl saf gençlik hayallerine kapıldım. Dersleri ihmal ettim, yılın nasıl geçtiğini anlamadım. Ancak dersler durunca kitaplara sarıldım. Ondan sonra yavaş yavaş siyasi fikirler başladı.” Atatürk’ün zihninde canlanması.Okulunda vatan sevgisini aşılayan Namık Kemal’in eserlerini, imparatorluğun çöküşünü ve meydana gelen usulsüzlükleri Harp Okulu öğrencilerinin gizlice okuyacakları, II.Abdülhamid yönetimine karşı tepki uyandıran Mustafa. Cevap verenler arasında Kemal de vardı.
Atatürk, Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra 1902’de Erkan Harbiye’ye (Harp Okulu) tayin edildi. Atatürk bu yılları şöyle anlatır:
“Normal derslerde iyi çalışıyordum. Bunun ötesinde bende ve bazı arkadaşlarımda yeni fikirler oluştu. Devletin idaresinde ve siyasetinde kötülükler olduğunu anlamaya başladık. binlerce kişiden oluşan Harp Okulu Harbiyelisi El yazısı gazeteyi öğrencilerin okuması için çıkardık.Sınıfta küçük bir organizasyonumuz vardı.Yönetim kurulundaydım.Daha çok gazeteye yazılar yazıyordum. “
Harp Okulu yıllarında bir yandan siyasetle uğraşan Atatürk, çeşitli askeri sorunları çözmek için klasik okul konularının dışında kalan ama bir askerin bilmesi gereken şeyleri düşünüyordu. Atatürk, siyasete olan ilgisinin eğitimine zarar vermesini istemedi. Bir kurmay subay adayının bilmesi gereken daha büyük stratejik ve taktiksel sorunlar hakkında düşünmesi gerekiyordu. Geceleri yurtta arkadaşları uyurken o gözlerini yumar yummaz geç saatlere kadar düşünürdü.
Atatürk’ün erken yaşta başarılı sonuçlar alması, olgunluk kazanması, yeni bir dünya görüşü ile örnek bir kişilik ve zihniyet kazanmasında, Atatürk’ün aldığı askerlik eğitiminin büyük etkisi olmuştur. İyi bir eğitim almış olan Atatürk, üstün zekası ve yeteneği ile Türk tarihinden çıkardığı sonuçlarla Türk milletini ileri hedeflere taşıyacak gerekli bilgilerle donatılmıştı. 11 Ocak 1905’te Harp Okulu’ndan yüzbaşı rütbesiyle beşinci rütbe ile mezun oldu, sadece iyi bir asker değil, aynı zamanda devlet hayatına katılacak bilgi birikimiyle donatıldı ve vasıfları elde etti. Gelecekte büyük bir devlet adamı olduğun için.
Atatürk, zekası, yetenekleri ve üstün kişiliği ile Harp Okulu ve Harp Okulu’ndaki arkadaşlarına ve öğretmenlerine kendini tanıtmış, onların içten sevgi ve saygısını kazanmıştır. Ülke işleriyle ilgili olması ve fikirlerini cesurca ifade etmekten çekinmemesi nedeniyle aydın ve devrimci bir subay olarak tanınıyordu. Sonraki günlerde Atatürk, İkinci Harp Akademisi’nden mezun oldu. Abdülhamid’in baskıcı yönetimine karşı fikirleri dikkat çektiği için kısa bir süre İstanbul’da hapsedildi.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın