Mustafa Kemal, 1881 yılında farklı kültürlere açık bir liman kenti olan Selanik’te doğdu. İmparatorluğun gelişmiş şehirlerinden biri olan Selanik, Makedonya’nın en büyük şehriydi ve siyasi çalkantılara tanık olmanın yanı sıra yeni fikirlerin ve siyasi akımların yankı bulduğu kozmopolit bir merkezdi. Makedonya, Osmanlı Devleti içinde farklı devletlerin birbirine karışarak farklı yaşamlarını sürdürdükleri bir bölgeydi.
Burada, Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu ve Batı olmak üzere çok farklı ulusları bir arada tutmak için beş yüz yıldır etkili bir şekilde örgütlenmesinin küçük bir örneğini görebiliriz. Makedonya, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa topraklarının ortasındaydı. Mustafa Kemal, ülkede modernleşmenin ileri seviyelere ulaştığı, çöküntü unsurlarının dikkat çekici bir şekilde bir araya geldiği bu bölgede doğup büyümüştür.
on dokuzuncu Yüzyıl, Slavların, Rumların ve Ermenilerin Türklere karşı ayaklandığı, Rumeli’deki farklı ırklardan halkların birbirinden ayrılarak dağıldığı bir çalkantılı dönemdir. Hipertrofik vatanseverlik duygularıyla bu topluluklar, bağımsızlıklarını kazanmaya ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan toprak almaya çalışıyorlardı. Yayılmacı Avrupa devletleri komplo kuruyor, uyduları ayaklanıyor ve bölgeyi işgal etmeye hazırlanıyordu.
Bu devletlerin başında Çarlık Rusyası ile Avusturya ve Macar imparatorlukları geliyordu. İngiltere, toprak kazanmak için değilse bile, doğu kolonileri ile erişim yollarını korumak için bir güç dengesi kurmaya çalışıyordu. Atatürk doğduğunda, Batı’nın hızlı ilerlemesi karşısında Doğu geriliyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemesi devam etti ve hızla çöküşe doğru kaydı.
on dokuzuncu Yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’nin maruz kaldığı baskı kendi sınırları içinden gelmiştir. 1877’de, Atatürk doğmadan dört yıl önce, bu baskı dışarıdan geldi. Slavların Akdeniz’e doğru yayılma hayallerinin peşinden koşan Ruslar, sınırı geçerek İstanbul yakınlarındaki Yeşilköy’e ilerlediler. Büyük güçlerin araya girmesiyle Ayastafanos’ta anlaşma imzalandı. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki topraklarının başta Bulgaristan lehine olmak üzere parçalanması anlamına geliyordu. Bu durum büyük Batı ülkelerine yakışmadı. İngiltere ve Avusturya, Rusya’nın Avrupa’ya yayılmasından endişe duyuyorlardı.
Paris Antlaşması’nda kabul edilen “Osmanlı topraklarının bütünlüğüne saygı ilkesi” Berlin Konferansı’nda ortadan kalktı. 1878 Berlin Antlaşması’nın yarattığı bu durumdan Osmanlı Devleti’nin sıyrılması çok zor olsa da kurtuluş yolları arandı. Ülkedeki koşullar çok kötüydü. Muhacirler yurdun dört bir yanına akın etti, hazine boşaldı ve savaş nedeniyle Doğu Anadolu başta olmak üzere bazı bölgelerde kıtlık baş gösterdi.
Atatürk’ün doğumu, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan hemen sonraki bu çalkantılı döneme denk gelir. Bu yıllar da II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini belirleyecek fikir ve siyasi akımların ortaya çıktığı, devleti kurtarma çabalarının devam ettiği dönemdir. Bu dönemde okullar ve askeri birlikler çevresinde yetişen Mustafa Kemal’in de içinde bulunduğu kuşak ikinci oldu. Meşrutiyet, Milli Mücadele ve Cumhuriyet dönemlerinde yöneticilik yapacak ve Türk toplumundaki büyük dönüşümlere öncülük edecektir.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın