Sembolist edebiyat akımı, 19. yüzyılın sonunda Fransa’da ortaya çıktı. Duygusal yaşamı doğrudan ifade etmek yerine sembollerle dolu kapalı bir dille anlatmayı hedefliyor. Geleneksel Fransız şiirini teknik ve konu açısından tanımlayan katı kurallara bir tepki olarak başladı. Şiiri açıklama işlevinden ve basmakalıp söylemden kurtarmaya, insan hayatındaki anlık ve geçici duyguları şiirle anlatmaya çalıştı. Şairin zihinsel durumunun ve gerçekliğinin gizemli ve karmaşık yalnızlığını dolaylı olarak tanımlayan metaforlar, figüratif ve kişisel imgeler aracılığıyla varlığın gizemini aktarmaya, tarif edilemez sezgileri ve izlenimleri uyandırmaya çalıştılar. Charles Baudelaire, Stéphane Mallarmé, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud, Jules Laforge, Henri de Regnier, René Gilles, Gustave Kahn, Émile Verheren ve Stuart Merrill gibi sanatçıların önderliğinde geliştirildi.
Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında asalaklığa bir tepki olarak ortaya çıkan bir harekettir. Parnasçılar insan duygularını ve izlenimlerini umursamadılar, onlar için önemli olan gerçek ve fikirlerdi. Sembolistler bu anlayışa karşı çıkarak insanın iç dünyası olan duygusallığa yöneldiler. Onlara göre somut nesneler, dış dünya ile insan duyuları arasında köprü görevi gören sembollerdir. Çünkü dış gerçeklik ancak insan algısıyla var olur. Yani insanların nasıl algıladığına göre değerlendirilir. Sembolistler, dış çevrenin insanlar üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini semboller aracılığıyla açıklamışlardır.
Şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin konusu yapmışlardır. Onlar için şiir, düşüncelere değil, duygulara hitap etmelidir; Çünkü şiir bir şeyi anlatmak için yazılmaz. Şiirde anlam kapalı olmalı ve her birey kendi yorumunu ortaya koyabilmelidir. Bir kelimenin müzikal değeri, anlamından daha önemlidir. Kapanış ve farklı çağrışımlar yaratma amacı, metafor ve mecaz kullanımına yol açmış ve böylece dil ağırlaşmıştır. Gerçeklerden kaçmak, hayallere sığınmak, çirkinliği hayal gücüyle süslemek ve bunlardan kaynaklanan karamsarlık Sembolizm’in en belirgin özelliklerindendir.
Durgun su, ay ışığı, alacakaranlık ve şafak, ekrandaki gölgeler ve ölüm ana temalardır. Lirizm bu anlayışın en önemli bileşenidir. Parnasçılar genellikle sone nazım biçimini kullansalar da Sembolistler daha çok serbest nazım biçimine yönelmişlerdir.
Sembolizmin genel özellikleri
1. Şiire duygu ve hayal gücü katması bakımından Romantik sembolizme benzer. Bir başka benzer yön, her iki akışın da öznel olmasıdır. Sembolistler bu benzerliklere rağmen kendilerinden önceki her şiir anlayışına karşı çıkmışlardır.
2. Sembolistler, dış dünyanın somut, nesnel gerçekliğine değil, imgelerine bakarlar. Bu imgelerin sezgi ve izlenimlerinden yansıyan niteliklerini şiire aktarmışlardır. Duyguların ancak dış dünyayı olduğu gibi değil, değiştirerek aktarabileceğine inanıyorlardı.
3. Sembolist şairlerin doğa imgeleri yarı ışıklı ortamlardan yaratılmıştır: sararmış yapraklar, akşam alacakaranlığı, durgun göller, kıpkırmızı gün batımları, mehtaplı geceler… Bu imgeler bulanıktır, adeta bir tül perdenin arkasından yansır.
4. Sembolistler, semboller ve metaforlarla dolu kapalı bir anlatı seçtiler. Herkesin farklı yorumlayabileceği şiirleri hedefliyorlardı.
5. Şiirin sembolizmini anlamak: Şiiri kelimelerden oluşan bir kompozisyon olarak gördükleri için şiirde müziğe önem vermişlerdir. Arka planda ölçülü ve kafiyeli üslup özelliklerini dikkate aldılar. Müziği şiirde madde ve biçim arasındaki uyumun bir unsuru olarak gördüler.
6. Sembolistler, “sanat sanat içindir” görüşüne bağlı kalarak toplumsal ve politik sorunlardan kaçındılar.
7. Sembolizm ilkeleri ve teorisi. Stephen Mallarme tarafından oluşturuldu ve açıklama Jan Morias tarafından yayınlandı. Sembolizmin öncüsü, bu akım ortaya çıkmadan önce ürünler üreten Charles Baudelaire’dir.
8. Sembolizm şiirsel akımlardan biridir.
Sembolizmin önemli temsilcileri
– Paul Verlaine – şiir
– Arthur Rimbaud – Şiir
– Paul Valéry – şiir
– Puşkin
– Charles Baudelaire – Şiir
– Stephane Mallerme – şiir
– Maunce Maeterlinck – Tiyatro
Türk Edebiyatında Sembolizm
Bu anlayışın ilk uygulayıcısı Sinab Şehabeddin’dir. Ancak bu akımın en başarılı örneklerini şairimiz Ahmed Haşim vermektedir. Bazı yönlerden Cahit Setki Tarangi ve Ahmed Hamdi Tanpınar gibi şairler bu akımın izlerini taşırlar.
“Şairin dili, nesir gibi anlaşılmayan, fakat işitilen, sözden çok müziğe yakın, müzikle konuşma arasında bir ara dildir.”
Ahmed Hashem (Biel’e Giriş)
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın