Antik Yunan ve Roma sanatına dayanan tarihsel bir yaklaşım ve estetik duruştur. Rönesans döneminde geliştirildi. Asalet, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlamalar, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, azamet… Aristokrasinin akışıdır. Montaigne, Rebellais ve Aristoteles’te onun izleri görülür. 16. yüzyılın ikinci yarısında dili yabancı etkilerden korumaya ve şiirin kurallarını belirlemeye çalışan François de Malherbe ile başlayan klasisizm, özellikle 17. yüzyılda iyi bir gelişme göstermiştir.
17. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da iç karışıklıklar sona ermiş, feodal ve kilise direnişi çökmüş, soylular sarayın önderliği altına girmiş ve monarşi güçlenmiştir. Bu düzenin ve kurallara uymanın siyasî alanda etkisi edebiyatta da görülmeye başlanmış hatta dil ve edebiyat kurallarının belirlenmesi için Fransız Akademisi kurulmuştur. Ayrıca filozof Descartes’ın rasyonalist felsefesi, sanatçılarda olumlu düşünmenin temellerini attı. Akıl ve sağduyu klasisizmin temelini oluşturur. “Düşünüyorum öyleyse varım.” Descartes’a göre insan aklının kabul etmediği hiçbir şey doğru değildir.
Sevgi, kin, nefret, acıma gibi duygular, aklın kontrolünde olduğu sürece insani duygulardır. Kişi aşırılıklardan kaçınmalı ve duygularını istediği gibi yönlendirmeli; Dolayısıyla böyle bir insan erdemlidir ve söylenmeyi hak eder. Hareketin kurallarını belirleyen Boileau, “Aklını sev, emeğin akıldan şan ve değer alsın.” diyerek klasik eserin felsefesini anlatmıştır.
Klasik Hareket Teması: Klasik edebiyatta konu genellikle tarihten hatta mitolojiden alınır. Özellikle Yunan ve Latin edebiyatlarındaki konular tekrar tekrar ele alınmıştır. Çünkü klasik sanatçıya göre gelmiş geçmiş en iyi sanat, geçmişe ait sanattır. Bu nedenle antik Yunanistan’da görülen insan tipi yeniden ele alınmıştır. Ancak bu kişi bedeni veya çevresi ile değil, manevi özellikleri ile tanımlanır. Yani açgözlülük, cimrilik ve kötülük açısından ele alınır. Klasiklerde görülen kişi sıradan bir insan değildir. Eğitimli bir beyefendidir.
Bu kişi belirli bir arazinin sahibi değil, küreseldir. Yani eserde tüm insanlarda görülebilen ve zamanla değişmeyecek özellikler anlatılmaktadır. Kendi duygu ve zaaflarının tutsağı olan, soyluların “yozlaşmış versiyonları” olan sıradan insanlara eserlerde yer verilmemiştir.
Klasisizm akımında dil ve üslup: Klasisizm akımında yazar olayları anlatırken kendini gizler, duygularını, zaaflarını, duygularını, sırlarını anlatmaktan kaçınır. Ona göre eser, yazar için bir keder değildir. Okuyucunun veya izleyicinin ilgisi, yalnızca konudaki türlere odaklanmalıdır. Biçimsel mükemmellik eylemde aranır. Anlatılmak istenen, gereksiz kelimelerden kaçınılarak açık ve net bir şekilde ifade edilmelidir. Üslup iddialı, basit ve ağırbaşlı olmaktan uzaktır. Okuyucunun dikkati söylenenlere çekilir. Konu gerçek hayatla yakından ilgili olmalıdır. Okuyucuya veya izleyiciye inanılmaz bir şey sunmaktan kaçınılır. Defalarca anlatılan aynı olay, konusu değil, ele alınış biçimi değerlendirilir. Bu yönüyle Divan edebiyatına benzemektedir.
Klasik Akımda Kullanılan Türler ve Temsilcileri: Klasisizm’de tiyatroya çok değer verilir. Trajedi ve komedi özellikle katı kurallar çerçevesinde bir araya getiriliyor. Lirik şiir, duygusal olduğu için özensizdir.
Yazarların kullandığı türler ve eserler:
Cornell: Le Cid, Horace (Trajedi)
Kök: Andromache, Iphigenia (Tragedya)
Moliere: Gülünç Türler, Tartuffe, Zorunlu Doktor, Cimri, Kibar Aptal, Scapin’s Dolaptan, Hastalık (Komedi)
Bouileu: Ayette bir mesaj ve ironi
La Fontaine: Fabler
Descartes: Yöntem Üzerine Konuşma (Felsefe)
Pascal: Düşünceler
La Bruyere: Karakterler (portre)
Fenelon: Telemak (Roma)
Madam de la Fayette: Presses de Clives (Roma)
Klasiğin ana özellikleri
– Aklın, sağduyunun ve insan doğasının önemi verilir.
Eski Yunan ve Latin kaynaklarından alınan konular.
– mükemmeliyetçilik temelinde, boyun eğme değil; Odak açıklama üzerindedir. Bu nedenle ana dilinin en güzel şekilde kullanılmasına özen gösterilmiştir.
– Sanat sanat içindir, anlayış tasdiklidir.
Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlerler.
– İnsanların her zaman, her yerde ve her toplumda aynı duygu ve düşüncelere sahip olduğu kabul edilmiş, bu nedenle eserlerde değişmeyen tipler yaratılmıştır.
– fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir; Çünkü değişkendir.
– Kahramanlar manevi özellikleriyle ele alınır.
– Tiyatroda üç birim kuralı – yer, zaman ve olay birliği – izlendi.
“Klasik, geçici popülerlik değil, kalıcı popülerlik arar.” Favoriyi takip et
Türk Edebiyatında Klasisizm: Türk edebiyatı Batı’ya açılınca klasisizm dönemini tamamlamıştır. Bu nedenle klasisizm edebiyatımızda pek etkili olmadı. Sinas’ın Şair Düğünü komedisi, La Fontaine’den yaptığı çeviriler ve Moliere’den Ahmet Vefik Paşa’nın yaptığı çeviriler bu anlayışın ürünleri olarak sıralanabilir.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın