"Enter"a basıp içeriğe geçin

Cevat Şakir Kapağlı kimdir, hayatı, Halikarnas balıkçısının eserleri, biyografisi | YerelHaberler

Anadolu hareketinin hümanist kolunun ana temsilcisi ve fikirlerin babası Halikarnas balıkçısı, kültürün milliyetle alakası olmadığı felsefesinden hareket eder. Daha Cumhuriyet döneminin başlarında, Gökalp kolektifin, kültürün milli olduğunu söylediğinde, kültür-medeniyetin etkisi altında; ulusal ve uluslararası grup; Başka bir grup, kültürün evrensel olduğunu söyledi. Buradaki asıl mesele Türk kültürünün kökleri meselesiydi. Buna göre en önemli konu, cumhuriyet yönetimini kurmak istediği yeni toplumda milli kültürün hangi temeller üzerine inşa edileceği sorunuydu. Bu konu Türk tarihi ile ilgilidir.

Türk Tarih Konferansı’nda Orta Asya Türklerinin bütün medeniyetlerin oluşumunda rolü olduğu ve Türk kökenli bütün ülkelerin Orta Asya’dan olduğu esası esas alınmıştır. Burada laik bir toplum yaratmak için İslam kamusal alandan uzaklaştırılmış ve İslam öncesi laik toplumda kök salmaya çalışılmıştır. Bu sefer Türk galip geldi. Bundan da rahatsız olanlar Halikarnas balıkçısının öncülüğünü yaptığı “Anadolu Mavisi” hareketini ortaya attılar. Bu konudaki düşünceleri Azra Erhat, Sabahattin Ayuboğlu, Vedat Gönyol ve İsmet Zeki Ayuboğlu idi. Halikarnas balıkçısına göre kültürümüzün kökenini Orta Asya’da aramak yanlıştır. Aynı şekilde batı kültürünü benimsemek de yanlıştır. Çünkü Türk kültürü, Anadolu’da yaşamış toplumların oluşturduğu kültürel birikimin süzülmüş bir sentezidir. Anadolu, Yunan ve Batı kültürünün kaynağıydı.

Anadolu Mavi Hareketi hümanist bir harekettir ve kadim Anadolu kültürüne ağırlık verir. Çünkü Halikarnas balıkçısına göre insan düşüncesi Batı’dan önce Anadolu’da doğmuştur. Hümanizm aslında devletin bakış açısını düzenlemeyi ve halkımızın zihniyetini Batı’ya dönüştürmeyi, laik toplum kavramını somut bir coğrafyaya oturtmayı, modernleştirme çabası içindeydi. Halikarnaslı bir balıkçı, Anadolu tutkusu ve araştırmalarıyla adeta bir Anadolu şovenisti. Halikarnas balıkçısı, Anadolu’yu bir medeniyetler deposu, Yunan öncesi felsefi ve rasyonel düşüncenin (Ionia) kaynağı olarak kabul eder. Ona göre Anadolu’da materyalist bir felsefe vardı. Bu felsefe Yunanlıları etkiledi, orada büyük filozoflar ortaya çıktı. Orphism ve Pythagorasçılık gibi dini akımlar bu dönemi kapatmıştır.

Halikarnas balıkçılarına göre İslam, din adamlarını kabul etmediği için laik bir dindir. Ama İmam-ı Hatib okulları, din derslerini, Kuran kurslarını ve rahipliği dine dönüştürmeye ve devleti ele geçirmeye çalışıyor. Batı’nın iflas ettiğine ve vatanseverliğin bir erdem olduğuna inanıyor ama bu aşkın sınırda durduğunda şovenizme dönüşmesinden korkuyor. Bir yanda Halikarnas balıkçısı der ki, Anadolu anlayışına göre Anadolu’dan geçmiş bütün kavimlere ve uygarlıklara sahip çıkalım; Öte yandan Türk tarihinden ve kahramanlarından bahsetmekten hoşlanmaz. Sağlam bir daire içinde dolaşmak gibi.

17 Nisan 1890’da Osmanlı İmparatorluğu’nun son köklü ailelerinden Sakr Paşa ailesine mensup babasının Başkomiser olarak görev yaptığı Girit’te doğdu. Babası Girit ve Atina elçisi ve valisi olan Mehmed Şakir Paşa ile annesi Giritli Sarı İsmet Hanım; ikinci amca Abdülhamid döneminde sadrazam olan Civat Şakir Paşa ve dedesi Meclis Askeri Daire Başkanı Miralay Mustafa Assem Bey. Her iki eşinden de çocuğu olmayan ve onu kendi çocuğu gibi seven amcasının adını almıştır.

Seifat Choucair, ailenin en büyük oğluydu ve altı çocuğu vardı. Ailesinin tüm üyeleri sanatta yetenekliydi. Sırasıyla doğan Haqqi, Aisha, Swat, Fakhrelnissa ve Aliyi resim alanında, Alia ise gravür alanında ünlüydü; Hakkıye’nin kızı Ferya Koral, Türkiye’nin ilk kadın sanatçısı oldu. Fakhrelissa Nejad Defrim’in çocukları, ressam; Şirin Devrim tiyatrocu oldu. Cevat Şakir, çocukluğunun ilk yıllarını babası Saqr Paşa’nın elçilik yaptığı Atina’da geçirdi. İlköğrenimini Büyükada’da, orta ve ortaöğrenimini 1907’de Robert Kolej’de tamamladı. Aynı yıl ilk yazısı İqdam gazetesinde yayınlandı. Bu makale İngilizce’den çevrilmiştir. Liseden sonra İngiltere’de donanma okumak istedi ama ailesinin ısrarı üzerine Oxford Üniversitesi’nde tarih okudu. 1913’te İtalyan bir kadınla evlendi ve resim eğitimi aldığı İtalya’da yaşadı.

İstanbul’a döndüğünde gazete ve dergilerde yazılar yayınlamaya başladı. 1914 yılında aile geçim sıkıntısına düştü ve babası Mehmet Şakir Paşa, Afyon’da Kabaağaçlı çiftliğine yerleşti. Seifat Shuqair, çiftlikte bir tartışma sırasında babasına Civat Saqer’in tabancasından çıkan kurşunun isabet etmesi üzerine cinayetten yargılandı ve ağır çalışma ile 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılını çektikten sonra verem nedeniyle serbest bırakıldı. 1925 yılına kadar haftalık dergilerde yazılar çevirip yayınlayarak, yeni üslupta resim ve tezhip yaparak, karikatür çizerek, karikatür çizerek, renkli dergi kapakları hazırlayarak geçimini sağladı. Türk basınında kapak sektörünün gelişmesine katkıda bulunmak.

Hüseyin Kinan mahlasıyla yazdığı 13 Nisan 1925 tarihli “Hükümlüler Asılsalar da Hapishanelere Nasıl Girerler” başlıklı, cezaevinden firar eden dört kişinin başına gelen talihsizliği anlatan öyküsü nedeniyle İstanbul İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. “Ülkede isyanların patlak vermesi sırasında askeri isyana tahrik yazmaktan” suçlu bulundu. Mahkeme başkanı Ali Çetinkaya tarafından idam cezası istenmesine rağmen Kılıç Ali Bey’in önerisi üzerine Calibent ile birlikte Bodrum’a sürgüne gönderildi. 3 yıllık sürgününün yarısını Bodrum’da tamamladı. Cezasının son yarısını İstanbul’da tamamladıktan sonra, sevdiği insanlarla ve doğal güzelliklerle kaynaştığı Bodrum’dan ayrı kalamadı ve yaklaşık 25 yıllığına Bodrum’a döndü.

Bodrum Halikarnassos’un eski adını mahlas olarak benimseyen Civat Şakir, Bodrum’da balıkçılık da dahil olmak üzere çeşitli işler yaparak çalıştı. Edebiyat alanındaki eserlerinin çoğunu Bodrum’da yazdı. Seifat Choucair’in üç evliliğinden beş çocuğu oldu. Çocukları lise çağına geldiğinde o şehirde lise olmadığı için ailesini İzmir’e taşıdı. Bir yazar ve tur rehberi olarak hayatını sürdürdü, rehberlik kursları verdi. 13 Ekim 1973’te İzmir’de kemik kanserinden öldü. Vasiyeti üzerine Bodrum’a defnedildi. Mezarı, evlatlık oğlu Şadan Gökovalı ile birlikte Bodrum-Gümbet’teki Türbe Tepesi’nde Halikarnas Balıkçı Müzesi adlı küçük bir müze ile birlikte bulunmaktadır.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir