Divan-ü Lügati’t Türk’teki Türk takviminin ortaya çıkışını (kökenini) Mahmud Kaşgar’ın on iki hayvanıyla anlatan Uygur hikayesiyle başlayalım: Bir Türk hanı, birkaç yıl önce yaptığı bir savaş hakkında bilgi istedi. O zaman çevresindeki hiç kimse bu konuda net bilgi verememiş, danışmanları da savaş yıllarında tereddüt etmemiş ve yanılmışlardı. Bunun üzerine Hakan, kongreyi konuyu görüşmek üzere milletiyle toplantıya çağırdı. Ve biz nasıl bu savaşa tarih vermekte yanıldıysak, bizden sonra gelecek olanlar da öyle yapacaktır. O halde şimdi her yılı göğün on iki işaretine ve on iki aya göre adlandıralım; Bu yıllar geçtikçe hesaplarımızı anlayalım ve bu aramızda unutulmayacak bir hatıra olarak kalacak” diyor.Ulus, konferansta Hakan’ın teklifini kabul etti.
Kararı veren Hakan, bir av düzenler. Vahşi hayvanlara onları Ilısu’ya doğru itmelerini emreder. Bu nehir çok büyük ve insanlar bu hayvanları sıkıştırıp suya doğru çekiyorlar. Bu hayvanların bir kısmını yakalarlar, bir kısmı da kaçıp nehre atlarlar. İçinden ilk geçen Fare Nehri’dir ve ilk yılına onun adı verilmiştir. Toplamda 12 hayvan nehri geçer ve geçen her hayvana bir yıl boyunca bir isim verilir. Böylece 12 hayvanlı Türk takvimi zamanla ortaya çıkıp gelişmiş, yıldan yıla geçmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Takvimin ortaya çıkışı bu şekilde anlatılmakla birlikte, Orhun eski eserlerinden öncesine ait herhangi bir yazılı kaynak bulamadığımız için takvimin yapımı hakkında kesin bilgilere ulaşılamamaktadır.
Birkaç Türkolog, takvimin Çinlilerden alınmış olabileceği tezini ileri sürse de çoğunluk, takvimi Türkler tarafından icat edildiğine ve Türk coğrafyasında ilk defa kullanıldığına inanmaktaydı. Bugün hala Çinliler tarafından sembolik olarak kullanılan Çin takviminin Türkler tarafından çürütüldüğü fikri maalesef bazı çevreleri rahatsız ediyor. Özellikle Türklerin büyük işler başarma fikrini özümseyemeyen Batılı alimler, takvimin bedelini Çinlilere pişman etmek için ellerinden geleni yaptılar. Bunlardan biri de Fransız arkeolog Louis Bazin. Pek çok yazısında bu takvimin Çin mitolojisi ve felsefesiyle ne kadar yakından bağlantılı olduğunu ifade etmiş ve Çinlilerin kullandığı yüzyıllarda Türklerin bir takvimi olmadığını iddia etmiştir. Bilhassa takvimde “ejderha ve domuz” hayvanlarının bulunmasının kendisini takvimin Türklere ait olmayacağına inandırdığını söyledi.
Türk kültürü ve tarihi üzerine çok derin araştırmalar yapan büyük düşünür Bahauddin ÖGEL, aynı zamanda Fransız sinologu olan Fransız sinolog Edouard Chavan’ın 12 hayvanlı Türk takviminin kökeni konusundaki çalışmalarına dikkat çekiyor. Chavan akıcı bir şekilde Çince bilmektedir ve klasik Çince metinleri Fransızcaya çevirebilmektedir. Ayrıca Çince metinlerde Türkler hakkında bilgiler biriktirerek Türkolojiye büyük hizmetler yapmıştır. Hem Doğu’da hem de Batı’da yüzlerce eseri bulunan ve ciddi otoriteye sahip olan Chavan, bu takvimi Türklerin derin araştırmaları sonucunda icat ettiğini ve Çinlilerin onlardan aldığını anlattı. O zamana kadar yapılan çalışmalarda takvimin Türklere ait olduğu söylense de bu fikir Chavan’ın çalışmalarıyla kesin bir nitelik kazanmıştır.
Çin gelenek ve kültürüne aykırı olan “hayvanlardan takvim yapma” fikri Türklerin yaşam tarzına çok uygundur. Mahmud Kaşgar’ın Divanü Lügati’t Türk’te verdiği bilgiler de takvimin Türklere ait olduğu fikrini destekler niteliktedir. Takvimin beşinci yılı olan Balık Yılı, Çinliler tarafından Ejderha Yılı olarak değiştirilmiştir. Bazı kaynaklarda Türklerin bu yılı “Aşk/Ejder Yılı” olarak kabul ettikleri bildirilmektedir. Sonuç olarak çok eski tarihî dönemlerde kullanılmaya başlanan bu takvimin Türklere ait olduğuna dair yazılı bir belge bulunmamakla birlikte tarih araştırmalarında ilk defa Türkler tarafından kullanıldığına dair hakim bir görüş vardır. büyük alimler.
Cole Teigen koyun yılında uçtu …
“Kül Tigin kony Yılka yigirmike kaybolmuştur ve Türklerin en eski yazılı belgeleri olan Orhun yazıtlarında adı geçmektedir. Tokozunche bir ay boyunca otuz yoğurt kaybetti. Parkın Bidzin taşı bitirdi, otuz bin yıl kaybettik, otuz kere kaybettik.” Göktürkler döneminde Bilge Kağan, Tonyukuk ve Kül Tigin yazıtlarının birçok yüzünde Türk takvim sisteminin kullanıldığını görmekteyiz.
Yazıtlarda yıl adları koyun ve maymun yılı şeklinde geçse de Türklerin yılı “yitinç ay yiti 30ka” şeklinde 12’ye böldüklerini de görmekteyiz. Yazıtlarda verilen tarihlerde ayların yaklaşık 30 günden oluştuğu da belirtilmektedir. Yazıtlarda ustalıkla kullanılan takvim sistemi kuşkusuz Göktürklerden önce de kullanılmış olmalıdır. Aynı durum Göktürk yazısı için de geçerlidir. O dönemde var olan yazı sistemi nasıl büyük bir ustalıkla kullanılmaz? Hiç şüphe yok ki takvim çok eski zamanlarda Türkler tarafından biliniyor ve kullanılıyordu.
Bu takvimde ilk kez Meite Han’ın tahta çıkış tarihi M.Ö. 209 yılında kullanıldığına dair bir görüş vardır. Orhun yazıtlarının dağılmasından sonra bu bilgi değişmiştir. Kül Tigin 27 Şubat 731 tarihinde doğduğu için bu bilgi, yazıtlarda verilen tarihler kullanılarak ulaşılan Miladi takvim hesaplarına göre kesindir. Buna göre Kül Tigin’in koyun yılında ölmesi için takvimin en az MÖ 2367 yılında ortaya çıkmış olması gerekir. Çünkü Bilge Kağan da 25 Kasım 734’te vefat etmiş ve Domuz Yılı’nın beşinci ayı olan 22 Haziran 735’te defnedilip defnedilmiştir. Bu bilgi, Türk takviminin en az 5 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Türklerin yazılı olmayan tarihinin çok eskilere dayandığı düşünülürse bu tarih abartı sayılmaz.
YerelHaberler
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın