İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul’daki öğretmenler toplantısında, “Öğretmenin kendi oğluna veremediği işi ‘başkasının çocuklarına’ verdiğini savunuyorum. Bu nedenle öğretmenlerin kalpleri ve akılları aynı yerde olmalıdır. Huzur. Yarın, yarın kaygısı olmamalı.” 5 tip, 6 tip öğretmen diye bir tanım yapılmamalı.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, bugün İstanbul Miniatürk’te emekli, kadrolu ve kadrolu olmayan öğretmenler toplantısında konuştu. Öğretmenin marşını dinleyen ve gözyaşlarına hakim olamayan Meral Akşener konuşmasının sonunda şunları söyledi:
“Öğretim bir şeydir, eğitim başka bir şeydir”
“Öğretmenlik çok özel bir meslek. Bu duyguyu verirken bu ruh hali sadece ders vermek değil. Başka şeyler de var. Öğretmenlik de davranış kazandırmak. Öğretmenlik başka, öğretmenlik başka.
Askerlik millileşmeyi sağlayacak en önemli unsurlardan biridir ve Türkiye’nin dört bir yanından her ekonomik ve sosyal kesimi temsil eden kız çocukları bu ortaklık duygusunu öğretmen okullarında tanıtmışlardır. Bir de X Şehrindeki bir dağ köyünden gelen bir kız vardı, benim gibi orta halli bir ailenin kızı vardı, albay ve bir kıdemlinin kızları da vardı, yetimhanelerde büyümüş arkadaşlarımız da vardı. . Orduda olduğu gibi birbirimize kardeş olacağız. Ayakkabıdan cekete kadar okuldaki bütün kıyafetleri devlet verdi, eşitliği sağladı.
Bir aylık doğum eğitimi dönemi yapacaksınız. Bir dağ köyüne inemezsin, mecbur kalırsan doğurabileceğini bilmen gerekir. Çocuklar için reçetesiz satılan ilaçlar vardı. Bunları nasıl ve nerede kullanacağınızı size öğreten doktor dersinize gelecektir. Ve en önemlisi, ilk yıldan son yıla kadar pedagojik dersler vardı. Bütün bunların sonucunda Türkiye gelişiyor. Biz Cumhuriyet’in köy kızları, bu zor ve imkansız koşullarda böyle bir eğitim ve fırsat eşitliğini sağladık. Ben köyde büyüdüm ama o köyden başlayarak bugün buradayım. Benim köyüm şehre çok yakın bir köy. Bugün o köyde kızların doğma şansı benimki kadar yüksek değil, benim doğurganlık yıllarımda imkansız olsa da.
“Cumhuriyet bir şeyi başarmıştır, o da eğitimdir.”
Cumhuriyet bir şeyler başardı. Bu başarı eğitimdir. Önce öğretmeni yetiştirdi. En zor şartlar altında bile öğretmen eğitiminden asla vazgeçmedi. Yatılı öğretmen okullarında bu çocuklar, erkek ya da kız, Türkiye’nin her yerinden gelen diğer çocukların yanına yerleştirildi. Kardeşler edindi ve ömür boyu birbirleriyle iletişim halinde olmalarını sağladı. Biz eğitim ordusuyuz, bu ülkeyi kalkındıracağız diyerek mezun olduk, kardeşler edindik, dostlar edindik, bu ülke için savaştık.
Bu tür okullar kapatıldı, ardından köy okulları kapatıldı ve ardından hiçbir zaman çok yüksek maaşlı bir meslek olmayan, ancak dünyada ve Türkiye’de herkesin saygı duyduğu bir meslek olan ve olması gereken öğretmenlik mesleği kapatıldı. Sözleşmeli öğretmen olamaz öyle bir şey var mı? Ücretli öğretmen olamaz. Fakülte hocası, bu hoca, bu hoca. Bu kadar hoca yetiştiren bir üniversite açamazsınız. Aldırmadın mı? Sevmediğiniz cumhuriyeti kuran o sevmediğiniz yöneticiler akılcı değil miydi? Mümkün olduğu kadar çok öğretmen yetiştiren, her birini birinci sınıfta yetiştirip eğiten, sonra onları kökten başlayan bir kalkınma askerine dönüştüren Cumhuriyetin bu başarısını yok etmek gerekli miydi kardeşim?
“30-40 öğrencimiz var ve bu köy okulları kapatılmamalı.”
Diğer okullara da sıçradı, tamam. Hesap defteri yok tamam. Ancak öğretmenlik ve eğitim mesleği ile bağlantılı olarak bunların yapılmaması gerekiyordu. 30 öğrenci de olsa 40 öğrenci de olsa bu köy okulları kapatılmamalıydı, öğretmen okulları kapatılmamalıydı ve eğitimde bu kadar kaos yaşanmamalıydı.
Zenyasar Ailesi: Adil yaşama giden yol dayanışmadan geçer
“MERAL AKŞENER aracılığıyla anlattığım şey Türkiye’nin ülkesi”
Öğretmen okulundan sadece ve sadece 15 yıl mezun oldum, iki yıl üniversitede okudum, meslektaşınız olarak ilk kademede öğretmen oldum, sonra üniversiteden mezun oldum, sonra orta kademede öğretmen olarak çalıştım, sonra sınav açıldı, bu sınava başvurdum ve üniversitede yardım aldım, sonra öğretmen oldum. Bütün bunlar o köyden ayrılıp Bursa öğretmen okulu sınavına girmekle sağlandı. Bir şeyler değişti, hayatımda her şey değişti. Meral Akşener aracılığıyla söylediklerim Türkiye’nin halidir.
“Öğretmenlerin içi rahat olmalı”
Başka bir şey öğretildi. Başkasının çocukları sınıfa girdiği andan itibaren sizin çocuğunuzdur. Ailemizin dışında bir şehirde çalışsaydık çoğumuz çocuklarımıza bakardık. Çocuğunuz hastalanır, ilacı verirsiniz, bakıcıya verirsiniz ve okula gidersiniz. Öğretmenler tatil yapmayı bilmiyorlardı. Siz o kapıdan girene kadar çocuğunuzun kafasında ateş var. Bu kapıdan giriyorsunuz ve çocuğunuzun görüntüsü ve kaygısı kapının dışında kalıyor.Girdiğinizde her öğrenci sizin çocuğunuz ve orada kaldığınız süre boyunca onun hayatından çalmamak için hayatınızdaki her şeyi unutuyorsunuz. Bu eğitim verilmiş ancak günlük yaşamınızda kendinizi rahat hissedeceğiniz bir ortam da sağlanmıştır. Biz saygılıydık. Herhangi bir topluluğa girdiğimizde herkes ayağa kalkıp yer verdi. Bazı köylerde köylü yiyecek getirdi. Burada paradan hiç bahsetmedim ama inanılmaz bir saygı vardı. İnsanlar ayrıca oğlunun geleceğini öğretmene teslim ettiğini de biliyordu.
Öğretmenin kendi çocuğuna veremediği, fırsat bulamadığı işi “başkalarının” çocuklarına verdiğini iddia ediyorum. Bu nedenle, öğretmenlerin kalpleri ve zihinleri barış içinde olmalıdır. Yarın, yarın için endişelenmemeli. 5 tip ve 6 tip öğretmen tanımı olmamalı.”
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın